...Olanları anlattıktan sonra Eun yanıma oturdu ve kolunu omzuma atıp, başımı onun göğsüne yaslamamı sağlamıştı. Eliyle başımı okşadı. "Canım ben söylemiştim demek istemiyorum ama söylemiştim. Yi Jung'dan uzak dur demiştim. Ben de çok şey yaşadım. O pisliğin teki. Neyse sen biraz dinlen bence. Bak, çok yorulmuşa benziyorsun. Ben sana sütlü kahve yapayım. Sen uzat ayaklarını, rahatına bak. Ben geliyorum şimdi." dedi ve koşarak gitti. Bacağımı zorla kaldırıp koltuğa koydum ve uzandım. Uzanınca bedenime çok güzel bir rahatlama hidsi yayıldı. Yanımdaki kumandayı fark ettim ve elime alıp televizyonu açtım. Televizyonu açar açmaz karşıma haber kanalı çıktı. Tam değiştirecektim ki telefonum çaldı. Arayan Begüm'dü. İlk önce telefonu açmamayı düşündüm ama sonra ondan nir şey saklayamayacağım geldi ve telefonu açtım. Begüm hemen sorularını sıralamaya başladı. "Elif, neredesin sen? Çok merak ettik seni! Yi Jung'ın yanında mısın? Sana bir şey yapmadı değil mi? Sen neredesin şu anda? Yanına gelicem. Yerini söyle!" Ben de "Tamam, tamam bi dur. Sen ilk önce benim sorularıma cevap ver. Merak ettik derken? Sen Berkle misin?" "Hayır, yanımda Berk yok. Seni çok merak ettim ve aramayı düşündüm. Tam arayacakken Berk mesaj attı ve senin ortalıkta olmadığını, seni çok merak ettiğini söyledi. Bunun üzerine daha çok şüphelendim ve seni aradım. Şimdi sen söyle neredesin?" "Söylerim ama kimseye ağzını bile açmayacaksın! Yerimi asla ve asla ne Yi Jung'a ne de Berk'e söylemeyeceksin! Sadece sen bileceksin ve buraya gelmeyeceksin! Geleceksen bile dikkat çekme! Lütfen, sana güveniyorum. Tamam mı?" "Tamam söz kimseye söylemeyeceğim. Hadi söyle yerini çok merak ettim seni. Hadi adresi ver artık!!" "Ben Eun'un evindeyim. Adresi mesaj atarım. Ama bak dediğim gibi kimseye söyleme ve peşine de kimseyi takma! Yoksa seninle bir daha konuşmam! Hadi görüşürüz." dedim ve telefonu kapattım. Eun'un bana attığı mesajı kopyala yapıştır yaparak (kahretsin çok zikiyim) Begüm'e gönderdim. Az sonra Eun geldi ve kahvelerden birisini bana uzattı. Uzattığı kahveyi alıp teşekkür ettim. "Eun buraya birazdan Begüm gelecek. Beni çok merak etmiş. Gelmesinde bir sakınca var mı?" dedim. "Hayır yok. Aksine, sevinirim. Sonuçta bir ara tanışmıştık. O da benim arkadaşım sayılır." dedi ve yanıma oturdu. "Seni ne kadar da özlemişim yaa. Canım benim." "Şeyyy.. Eun... B-ben birkaç gece sende kalabilir miyim? Berk ile kavga ettikten sonra bir daha o eve dönemem." "Tabii ki de kalabilirsin canım. Hem seninle vakit geçiririz." dedi. "Çok teşekkür ederim. ^^" dedim büyük bir gülümsemeyle. O sırada telefonum çaldı. Begüm arıyordu. "Noldu Begüm?" diyerek açtım telefonu. "Azıcık kibarlaş hayvanım. Ben burada senin için ölüp ölüp diriliyorum. Apartmanın önündeyim. Kaç numaraya geleceğim?" diye dökülüverdi cümleler ağzından. "Beni merak etmene gerek yok Begüm. Kaç kez söyleyeceğim iyiyim ben. 4. kat 12. numara." defim ve suratına kapattım. O kadar sinirliydim ki etrafımdakileri çok üzüyordum. Bunu Eun'un "Berk mi aradı? Sinirlenmişe benziyorsun." demesinden anlamıştım. 2 dakika sonra kapı çaldı ve Eun açmaya gitti. Kapının açılma sesini duyduktan 4 saniye sonra üstümde bir hayvan buldum. Bir de bana diyor 'azıcık kibarlaş hayvanım' diye. "Yavvaaaşşş öküüüz! Böbrek, dalak ne varsa hepsini çıkardın dışarıya!" "Elif'iimmm! Seni çok merak ettim salak! Çok korkuttun beni!!! Sana bir şey olacak diye ne kadar korktum biliyor musun?!" Ya iyi de neden korktu ki bu, bu kadar? Üstelik bizi görmedi de. "Begüm pardon ama benim için bu kadar korkmanı gerektiren ne var?"
"Ne mi var? Kızım sen delirdin mi?! Berk ile nasıl kavga ettiğini gördüm, Lee Jin seni yere ittirdi ve sen yere düştün, üstelik sen ayakta duruyordun, yürüyebiliyordun! Korkmam normal miymiş?" dedi.
Tekrar başlamıştı sallanıp titremem. O anlar gözümün önüne geliyordu.
"Şimdi anlat bakalım neler oldu?" dedi.
Ben hiçbir tepki vermeden sallanıyordum ve halıya odaklanmıştım. Eun yanıma geldi ve "İyi misin canım? Elif, Elif kendine gel! Elif!!" demeye başladı. Sanki hiçbir şey duymuyormuşum gibiydi. Begüm "Ben kendisine getirmesini iyi bilirim." dedi ve gitti. Lee Jin'in Berk'in omzundan öptüğü o anlar gözümün önünden gitmek bilmiyordu. Tamam bunu Lee Jin'den beklerim ama ya Berk? O nasıl yapar bunu bana? Bütün bunlar neden benim başıma geliyor? İlk önce Yi Jung, sonra da Berk!
"Hıııııııııııııdndjjccmcjııııııajjııı...?!?!??!?!?!?? Noluyor bee?!" Soğuk suyun başımdan aşagı dökülmesiyle kendime gelmiştim. "Sonunda geldin özüne, hadi anlat şimdi!" Ne diyo bu burnundan bile zeka fışkıran Begüm? Ben burada bir dram yaşıyorum!! Ben bir yandan bunları düşünürken bir yandan da istemsizce olanları anlatmamdaki yardımcı olacak kelimelerin ağzımdan dökülmesine izin veriyordum. Her şeyi teker teker, en ince ayrıntısına kadar anlatmışım. "Ciddi misin?! Şaka olmasını umuyorum! Elif, ben sana söyleyeyim, Berk böyle bir şeyi asla yapmaz ve Lee Jin'den her şey beklenir. O yüzden Berk'e güvenmelisin. Bunun başka bir açıklaması olamaz!" Eun da bu konuda kendi fikirlerini sunmuştu: "Bence de. Berk'i çok tanımıyorum ama Lee Jin cidden her şeyi yapabilir."
"Berk haklı. Ona bir şans daha ver. Onu dinle ve gör onun nasıl da haklı çıka..."
"Tamam Begüm, tamam! Anladım ben seni! Sen buraya beni değil Berk'i desteklemeye gelmişsin. Ne yani?! Onu dinleyeyim de yalanlarıyla kafamı karıştırsın değil mi? Ben ona deliler gibi güvenmiştim, ama o ne yaptı? Beni ALDATTI!!"
"...Ama Elif..."
"Hadi Begüm hadi, sen git artık. Çok geç oldu, haydiii!!" diyerek onu ittirmeye başladım ve onu zorla kapıya götürdüm. Onu kapıdan dışarı attım ve kapıyı suratına kapattım. Yere çöktüm, usulca ağlamaya başladım. Bir an telefonumun çaldığını duydum. Telefona baktığımda Berk'in fotoğrafını gördüm. ~AŞKIM~ (!) arıyordu. Ama artık o benim için bir aşk değil, insanı acılar içinde boğarak öldüren zehirli bir sarmaşıktı. Telefonumu kapattım ve sim kartıyla beraber hafıza kartını da alıp hırsla ayağa kalktım. Aksayan koşmamla pencerenin önüne gittim ve "Yeteeerr!!!" diye bağırarak telefonu dışarıya fırlattım. Eun beni durdurmaya çalışıyordu. Sinirle evden çıktım ve taksiye atladım. Taksici nereye gitmek istediğimi sorduğunda sadece "Sür!" demekle yetinmiştim. Nereye gitmem gerektiğini iyi biliyordum. Hayatımda aldığım en zor kararlardan biri olsa gerekti ama bunu yapmalıydım. Buraya geldiğimden beri başımdan bir sürü olay geçmişti ama bu kadarı da fazlaydı! İlk defa aşık olmuştum ve o da beni aldatmıştı. Hayatım neden bu kadar boktandı? Bunu hak edecek ne yapmıştım? Belkide yaşamamalıydım. Evet bunu hak ediyordum. Ölmeliydim. Bu hayat bana fazlaydı. Bunları düşünürken istediğim yere geldiğimi fark etmemiştim. Tek yapmam gereken taksiden inmek ve birkaç adım atmaktı. O zaman bu dünyanın acısından kurtulacaktım. Hayatıma son vermek o kadar zor olamazdı. Bir yanım intihar etmek istemiyordu. Bu acımasız dünyaya inat yaşamalıydım. Onlara günlerini göstermeliydim. Sonra o kadar güçlü olmadığımı fark ettim. Acılarımın attığım her adımda azaldığını hissedebiliyordum. Bu çok güçlü bir şeydi. Uçurum beni kendine çekiyordu. Sonunda durdum. Bir adım sonra her şey bitecekti ama yapamadım. Buraya kadar attığım her adım, bunu yaparken hissettiğim tüm güç sanki çekiliyordu. Bacaklarımdakitüm güç çekilmişti ve dizlerimin yere kapaklandığını fark ettim. Şu an hiçbir şey umrumda değildi. Tek istediğim bu lanet olası dünyadan kurtulmaktı. Daha fazla gözyaşlarımı tutamadım, yanaklarımdan akmasına izin verdim. Ağlıyordum. Tek bir damla, devamının gelmesine yetmişti. Gözyaşlarımın hızı gittikçe artıyordu. İçimdeki tüm nefret, kin, keder ne varsa hepsini boşaltıyordum. Tüm acılarımı salıyordum. Aniden belimde bir kol hissettim. Beni kendisine çekiyordu. Bağırmaya başladım. Arkama doğru dirsek atıyordum ama tek bir geri çekilme belirtisi olmadı. Kıvrak bir hareketle beni kendisine çevirdi ve o an onun Berk olduğunu anladım. Sinirlerim yükselmeye başlamıştı. "Ne yapıyorsun?!" diye bağırdım. Beni kendine doladı. Kollarını sırtıma attı. Bana iyice yaklaştı ve yüzünü boynuma yasladı. Tek kelime etmiyordu. Sırtımda bir ıslaklık hissettim. O zaman ağladığını anladım. "Beni nereden buldun Berk?" Burası benim gizli sığınağımdı, başıma bir şey geldiğinde buraya gelirdim. Ama bu sefer ölmek için gelmiştim. Berk olmasaydı yapacaktım da. Kollarını sırtımdan çekti. Elini yüzüne götürdü ve gözyaşlarını sildi. Sonra elleriyle yüzümü okşadı ve soruma cevap verdi.
"Aşk bu değil midir Elif? Sevdiğinin nerede olduğunu, nasıl olduğunu, ne yapman gerektiğini bilmez misin?"
Lanet olsun soruma soruyla karşılık vermişti. Şu an ondan uzaklaşmak istiyordum. Bana bunu yaptıktan sonra, kalbimi kırdıktan sonra nasıl böyle konuşabilirdi? Sözleri paramparça olmuş kalbimin üzerinde koşmak gibiydi. "Kalbimi kırdıktan sonra bunu nasıl söylersin?" Sesim boğuk çıkmıştı. Gözyaşlarım ise durmak bilmiyordu. Görüşüm bulanıklaşmıştı. Ellerini yanaklarımda hissettim. Başparmaklarıyla gözyaşlatımı siliyordu. Ağzı aralandı. Bir şey söyleyecekmiş gibi oldu ama vazgeçti. Söyleyemezdi de. Hiçbir şey yaptığını haklı gösteremezdi. Düşüncelerimi okumuş gibi kendisini bana affettirmek istercesine kendini bana iyice doladı. Böyle yaptığında ona karşı koyamıyordum. Bunu biliyordu ve bana karşı kullanıyordu. Nefesini yüzümde hissediyordum. Ağzını tekrar araladı ama bu sefer konuşmak için değildi. Beni öpmeye çalışıyordu. Onu ittirdim. Bu kadarı yeterdi. Duygularımla bu şekilde oynayamazdı. Kıpırdamıyordu, tek sorun da buydu. Gücüm onun gücü yanında bir 'hiç'ti. Bu hareketim onu daha da güçlendirmiş gibiydi. Artık nefes alamayacağım kadar yakınımdaydı. Konuşmaya başladı.
"Senin kalbini asla kırmam prenses." Dudakları yanaklarıma değiyordu. "Bunu beni aldatmadan önce düşünecektin! Aşkın ne yapman gerektiğini bilmek olduğunu söylemiştin, sen yapman gerekeni yaptın Berk! Beni aldattın, Lee Jin'i altına aldın, onunla aynı yatağı paylaştın!!" Söylediklerim karşısında afallamış gibiydi. Geri çekildi. Benden uzaklaşmaya çalışıyordu. Haksız olduğunu biliyordu. Bir süre bekledi. Sanki ne söyleyeceğini düşünüyordu. "Ben seni aldatmadım!" dedi. Sadece bunu mu demişti? Ona inanmamı mı bekliyordu? "Tek mantıklı açıklaman bu mu?"
"Evet, çünkü ben sana inanırdım. Yi Jung olayında da inanmıştım. Onu isteyerek öpmediğine emindim. Yoksa benimle çıkmazdın değil mi? Beni seviyorsan bana inanmalısın Elif. Bunu bana yapma. O kızdan hoşlandığımı mı sanıyorsun? O kız peşimde dolanan sürtüğün teki. Ona adla pas vermem, vermedim de! Eğer benden ayrılmak istiyorsan söyleyebilirsin. Bahaneler uydurmana gerek yok. Söyleceklerim bitti. Karar senin. Ne yapmak istiyorsan onu yap!" dedi ve geriledi. Son kez bana baktı ve arkasını dönüp yavaş adımlarla uzaklaştı. Ona inanmadığıma inanamıyordum. Düştüğüm yerden ayağa kalkıp peşinden gittim. Uçurumdan uzaklaşırken attığım her adım acıları geri getiriyordu ama onu seviyordum. Ona bunu yapamazdım. Onu yalnız bırakamazdım. Arkasından söylediğim tek söz "Dur!" olmuştu. "Lütfen dur!"~~~Hepinize merhaba arkadaşlar. Bayağıdır yb paylaşmadığımın farkındayım ve bunun içinde heveslenip bir an için yb atayım heyecanına kapılmadım. Yazarken gerçekten çok zevk alıyorum fakat o eski heves kalmadı pek fazla. Bunun nedeninin hikayeyi destekleme oranının düşük olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Kore hikayesi olduğundan dolayı pek tutmayacağını biliyordum ama eğer sizler beni desteklerseniz hikayeye devam etmeye çalışacağım. Çünkü bir süre sonra yazsam ne yazmasam ne kafasına giriyorum ve zevk falan kalmıyor. Eğer gerçekten hikayeye devam etmemi istiyorsanız ve destekleyecekseniz söyleyin ben de yb atmaya çalışayım. Ama yok eğer burası in cin top oynadığı ıssız bir ada gibi olacaksa kitabı askıya alayım. Devam et demeniz yeterli. Bu sizin elinizde olan bir şey.
Bu arada bu bölümü yazmamda katkı payı olan, çok sevdiğim arkadaşım Eda'ya, bu kitaba başlamam sırasında yanımda olan Begüm'e ve diğer tüm okuyucularıma armağan ediyorum. Sizleri seviyorum... Bir daha ki bölüme kadar kendinize iyi bakın ✌❤(*^﹏^*)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Senden İbaret
FanficTıpkı bir çocuğun yaramazlık yaptıktan sonra annesine "Bir şey diyeceğim ama kızma olur mu?" diye ürkekçe seslenmesi gibi sesleniyorum sana "Çok sevicem ama gitme olur mu?" ❤❤❤