25.Bölüm☘️

232 17 14
                                    

JUNGKOOK'TAN

Yoongi'nin, Eun'u çağırması üzerine cevabımı alamamıştım. Hep beni mi buluyorlardı anlamıyorum! Neyse ki eve dönüyorduk.

Başımın ağrısıyla ve dönmesiyle oflayıp, arabayı durdurdum. Bakışlarını telefondan çekip, bana çevirdi. Bense başımı koltuğun kafasına yaslayıp, gözlerimi sıkıca kapadım.

- Jungkook. İyi misin?

Burnumun tıkandığını hissettiğimde ağzımı hafifçe araladım.

- Jungkook. İyi misin?! Ne oluyor?

Telaşlı sesini duyduğumda gözlerimi açıp, ona baktım.

- Başım dönüyor biraz. Bir şey yok.

- Bir şey yok mu? Geç şuraya, ben sürerim arabayı.

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi geri kapadım. Neden böyle olmuştu? Nefes bile alamıyordum.

- Eun saçmalama.

Dedim sık nefeslerim arasında.

- Geç dedim Jeon! Lafımı ikiletme!

Pes edip, kapıyı açtım. Arabadan destek alarak yürümeye çalışırken bir anda yanımda belirmiş, kolumu omuzuna alıp, elini belime sarmıştı. Arka kapıya yöneldiğinde durdurdum.

- Öne oturmak istiyorum.

- Uzanırdın...

- Dediğimi yap güzelim.

İsteksizce ön koltuğa yerleşmemi sağladı. Ardından sürücü koltuğuna oturup, sürmeye başladı. Ona kim öğretti bilmiyorum ama. Sanırım benden daha güzel sürüyordu...

~~~~~~~~~~~

- Neden buraya geldik?

Göz devirip, kemerini çıkardı.

- Sen sor diye.

Dediği şeye yorgunca güldüm.

- Eve gidelim Eun.

Yüzüne yalan bir tebessüm yerleştirdi.

- He. Oldu paşam. Başka bir şey ister misiniz?

Ciddi haline büründü.

- İn şu arabadan. Asabımı bozma.

Karşımdaki hastaneye bakıp, göz devirdim. Kemerimi çözüp yavaşça, ne zaman gelip açtığını bilmediğim kapıdan indim. Arabayı kilitleyip, kolumdan tuttu. Hastaneye girdiğimizde sıkıntıyla nefes verdim.

Bu kadar inatçı olması sinirimi bozuyordu. Ama beni düşünmesi...

~~~~~~~~~~~~~

- Az kaldı bayılacaktın, iyi ki de getirmişim seni.

Göz devirip, seruma baktım. Bir an önce bitmesini istiyordum. Sadece hasta olmuştum olay bu.

Tabi. Acile girdiğimizde az kalsın bayılacağımı saymazsak. Sadece hastaydım.

- Sen git eve. Büyük ihtimal bu akşam buradayım.

Bakışlarını, kafasını kaldırmadan telefondan bana çevirdi.

- Boş konuşma.

Tekrar telefonuna döndüğünde tebessüm ettim.

Benimle ilgilenmesi hoşuma gidiyordu...

- O zaman telefonla değil benimle ilgilen.

Telefonu kapatıp bana döndü.

- Ne istersiniz Bay Jeon?

Güldüm.

- Bilmem yap bir şeyler.

- Beni şebek olarak görüyorsan yanlış görüyorsundur.

Başımı iki yana salladım.

- Sadece cevabımı istiyorum.

Derin bir nefes alıp, bana baktı.

- Jungkook...

- Evet ya da hayır. Söz zorlamayacağım seni.

Telefonu çalmaya başladığında sinirle gülüp, olmayan şansıma gelişi güzel bir küfür savurdum.

- Efendim Taehyung?

Çatık kaşlarımla ona döndüğümde odadan çıkmıştı.

Ne olursa olsun, o çocuğu hala sevmiyordum. Ve şu anı bozduğu için onu gebertmek istiyordum. Kızın cavabını bir öğrenememiştim. Of!

İçeri hemşireyle girip, yanıma geldiler. Hemşire serumu çıkartıp, odadan gittiğinde Eun'un bileğinden tutup, yanıma çektim. O şaşkınca bakarken kaşlarımı çattım.

- Ne yapıyorsun Jungkook?

- O çocukla ne konuştunuz?

- Eve gidip gitmediğimizi sordu sadece.

Ayağa kalkmaya çalıştığında engelledim.

- Jungkook bıraksana.

- Cevabımı istiyorum. Yeter yani. Hep bir engel çıkamaz arkadaş!

Hafif tebessümüne gülümsedim. Ardından normal halime döndüm.

- Yeterince ayrı kalmadık mı? Yine gülsek ya beraber. Sana 'sevgilim' diyebilsem ya.

Derin bir nefes verdim.

- Uzaktan uzaktan seni izlemek iyi gelmiyor bana. Dayanamıyorum. Eğer hayır dersen. Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum.

Kaşları çatılırken bakışlarımı kaçırdım.

- Busan'daki şirketin başına geçmem istenmişti. Burada kalmamın tek sebebi sendin. Hayır dersen dayanamam. Gide...

- Cevabımı duymadan kurgu yazmak hoşuna mı gidiyor? İlla üzüleyim mi ben? Beş yıl başkasıyla birlikte olduğunu görüp, dayandım ben. Sen işi kaçmakta mı buluyorsun Jungkook? Git o zaman.

- Eun...

- Evet diyecektim ama bu ufak şeyde pes ediyorsan ilerde en ufak şeyde ayrılırsın Jeon.

Ayağa kalkıp koltuğa oturdu tekrar.

- Boş versene.

Sırtını bana çevirip koltuğun kenarına yaslandı. Telefonunu eline alıp uğraşmaya başladığında derin bir nefes verip gözlerimi kapattım.

Her şeyi batırmakta üstüme yoktu, cidden!

EUN Mİ'DEN

Gidecekmiş. Beş yılımı gözüm kapalı ona vermiştim. Onu sevmekten, ne olursa olsun vazgeçmemiştim.

Salaklık yapmıştım...

Hayır dersem dayanamazmış. Şu olayda bile dayanamıyorsa, en ufak kavgamızda da dayanamazdı. Terk edilmek istemiyordum.

Ailemden sonra, sevdiğim adamın da beni bırakmasını istemiyordum...

Düşününce bile kalbim yerinden çıkıyorken bunu nasıl söylerdi, aklım almıyordu! Ben uzun süre dayanmışken, o birkaç ayda 'dayanamıyorum' diyordu.

Keşke benim içinde bu kadar kolay olsaydı her şey. Keşke ben de bu kadar kolay vazgeçebilseydim. Keşke her şeyi bir kenara bırakıp, gidebilseydim....

Ama yapamamıştım. Senden vazgeçememiştim Jungkook. Keşke bırakabilseydim. Keşke seni sevmeyi bırakabilseydim. Senin yaptığın gibi kolay değildi benim için. Hala daha kolay değil...

Ama senin için kolaydı Jungkook. Sevdiğini bırakıp gitmek senin için çok kolaydı...

*********************

Selam gençler. Modunuzu düşürdüğümü biliyorum. Çok kötü bir yazarım değil mi?😂

Üzüldüyseniz üzgünüm. Ben bu adamları beş yıl birleştirmedim. Şimdi mi birleştireceğim?!😂

Neyse, gideyimde yeni bölüm hazırlayayım sevgili okurlarıma. Hadi görüşürüz...💜🐰👋

My Hope JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin