JUNGKOOK'TAN
Sinirle arabadan inip, kapıyı yumrukladım. Bay Park iyi ki şirketteydi. Çünkü birazdan büyük bir kavga olacaktı.
Min Ji kapıyı açtığında onu takmadan Eun'un odasına yöneldim. O çocuklarla görüşme dedikçe zıttıma gidiyordu. Ve bu beni sinirlendiriyordu.
Kapıyı sertçe açtığımda kulağında kulaklıkla odasını topladığını gördüm. Beni fark ettiğinde kulaklığı indirdi.
- Bir şey mi oldu?
Sinirle güldüm.
- Daha ne olacaktı acaba? Sana o çocuklarla görüşme dedim!
Bıkkınlıkla nefes verdiğinde kapıyı sertçe kapattım. Vurmanın etkisiyle irkildi.
- Jungkook, iyice saçmaladın. Keser misin şunu?
- Ben saçmaladım öyle mi? Ben saçmaladım? Eun o çocuklarla görüşme dedikçe inadıma daha çok yakınlaşıyorsun!
- Ya bundan sanane! Kaç yıldır birlikteyim ben onlarla! Sense gelmiş yıllardır her anımda yanımda olan insanları bırakmamı istiyorsun! Ve eminim onlarla görüşmeyi kesersem, yine beni yok sayacaksın!
Dedikleri yutkunmamı sağlarken bozuntuya vermedim.
- Saçmalıyorsun!
-Saçmaladığım falan yok Jungkook! Her anımda yanımda olacağını söyleyip, Min Ji mesaj attı diye o saatte beni yalnız bıraktın se...
- Kızı sıkıştırmışlardı çünkü! Gecenin bir yarısı sokağın ortasında sıkıştırmışlardı onu!
Duraksadığında güldüm. Yine kendini düşünüyordu.
- Bilmiyordun, özür dileyeceksin. Dileme. Benim için bir anlam ifade etmez.
Burukça gülümsedi. Yanıma ilerlediğinde kaşlarım çatıldı.
- Gel benimle Jungkook.
Odadan çıktığında merakıma yenik düşüp, peşinden gittim. Evden çıkıp, arabamın kapısını açtı. Ne yapıyor bu?
- Git. Bu saatten sonra sana cidden ihtiyacım yok.
Arkasını dönmesiyle yaptığımın farkına vardım. Ben. Ben ne yapıyordum?
- Eun Mi!
Eve girmek üzereyken kolundan tutup kendime çevirdim.
- Yapma. Ne dediğimi bilmiyorum, yapma.
- Sen yine aynısın Jungkook. Bugün özür diler, yarın yine aynısını yaparsın. Akşam dedemle konuşacağım. Artık bir akıl hocasına ihtiyacım olmadığını söyleyeceğim. İstediğini yap. Umurumda değil.
Başımı iki yana salladım. Beni bu kadar kolay çıkartamazdı hayatından.
- Her zaman bir akıl hocasına ihtiyacın olur.
Bileğini elimden kurtarıp alayla sırıttı.
- Benim zaten bir akıl hocam var Jungkook. Hatta bir değil. Dört tane akıl hocam var.
Eve girip, kapıyı çarptığında sinirle bağırdım. Bu kadar kolay pes etmeyecektim tabiki.
Arabama binip, şirkete geri sürdüm. Beni yanından göndermesine tabiki izin vermeyecektim. Fazla üzerine gitmiş olabilirdim. Ama bu beni yollayabileceği anlamına gelmiyordu. Bana ihtiyacı vardı. Olmak zorundaydı.
İşler iyice sarpa sarmıştı. Ve bu canımı sıkıyordu. Beni o çocuklar yüzünden hayatından çıkaramazdı. Saçmaydı!
Geldiğim gibi arabadan inip, Bay Park'ın odasına yöneldim. Geldiğimde kapıyı çalıp içeri girdim.
- Bir şey mi oldu Jungkook?
- Biraz konuşabilir miyiz Bay Park?
Başını sallayıp, masanın önündeki koltuğu gösterdi. Koltuğa oturup derin bir nefes aldım.
- Söyle bakalım.
- Bay Park. Eun'la biraz tartıştık. Ve sanırım şu arkadaşları yüzünden beni yok sayıyor. Tınlamıyor bile. Bugünde bana ihtiyacı olmadığını söyleyip, gitmemi istedi. Akşamda sizinle konuşacakmış.
Anlamışçasına başını salladı.
- Jungkook. Bak. Bizim delikanlıları çok iyi tanırım. Eun'un ailesi vefat etmeden önce iş için bir yere giderken Eun'u gözüm kapalı onlara teslim ederdim. O yüzden Eun'u onlardan korumana gerek yok.
- Bay Park. Yanlış anlamayın ama Taehyung denen çocukla. Çok yakınlar.
Gülerek arkasına yaslandı.
- Sıkıntı yok Jungkook. Sevgiliyiz deselerde bir şey olmaz. Sevinirim. Taehyung'a olan güvenim daha bir başka. O yüzden çok takma. Sıkıntı yok yani. Boşver. Ben akşam Eun'la konuşurum. Hadi git artık.
Başımı sallayıp, önünde eğildikten sonra odadan çıktım.
'Sevgiliyiz deselerde bir şey olmaz. Sevinirim.'
'Taehyung'a olan güvenim daha bir başka.'
Ne oluyordu bana böyle? Neden kötü hissetmeye başlamıştım? Taehyung'u bu kadar kıskanmam normal mi? Ben sadece Eun'u korumak istiyordum. Ne de olsa kardeşim gibiydi. Değil mi?
O zaman neden sevgili olmamalarını istiyordum?
EUN Mİ'DEN
- Yha! Taehyung! Ver telefonumu!
Gülerek başını iki yana sallayıp, koltuğun öbür tarafına geçti.
- Bana bak çocuk. Yeontan'ı alır, daha geri vermem. Ver şu telefonu!
- Al telefonunu al. Bebeğime dokunma.
Telefonu alıp, yanına oturdum.
- Bebeğinizin annesi benim Bay Kim. Hatırlatırım.
Güldü.
- Ben de babasıyım. Bu durumda evlenmemiz gerek.
- Tamam. Benim şahidim belli. Min Seo. Sende bizimkilerden birini ikna et. Yarın yıldırım nikahı kıyalım.
Gülerek burnumun ucuna vurdu.
- Tamam. Ben Jimin'i ikna ederim.
- Jimin'i?
Başını salladı.
- Bir hafta boyuyla dalga geçmeyeceğimi söylerim, bırak uçmayı roket takar fişeklenir.
İkimizde güldüğümüzde kapıya yaslanmış Jungkook'u gördük.
Bu her yerden çıkmak zorunda mıydı? Ayrıca ben bunu yollamamış mıydım?
- Bunada nikah yerine bin kilometre yaklaşmama yasağı verelim. Yuvamızı kurmadan yıkar mendebur.
Kulağıma fısıldadığı şeyle gülmemek için yanak içimi ısırdım.
- Eğleniyorsunuz bakıyorum.
- Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum.
Bacağımı bacağına vurdum hafifçe. Omuz silktiğinde göz devirdim.
- Her neyse. Sen derslerini bitirdin mi?
Kötü kötü ona baktığımda güldü. Tae kafama vurduğunda ona baktım.
- Ölümcül olmuyor o bakışlar. Tatlı oluyor.
Yanağımı ısırdığında omzuna vurdum. Geri çekilip, güldüğünde yanağımı ovaladım.
- Gıcık.
- Efendim?
Diyip, gözlerini büyülttüğünde güldüm. O da arkasına yaslanıp, sırıttığında salondan çıkan Jungkook'u gördüm.
Ne olmuştu buna şimdi?
********************
Yeni bölümle geri döndüm. Hahaha.
- Nasılsınız?
- Bölüm nasıldı?
Umarım beğenirsiniz. Görüşmek üzere...💜🐰👋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Hope JJK
Fiksi PenggemarBütün umudumu kaybetmiştim. Çünkü benim umudum, sendin... **************** - Her hikaye mutlu sonla mı biter? - Hayır. Ama bizim hikayemiz mutlu sonla bitecek. - Emin misin? Gözlerini, gözlerimle birleştirdi. - Seni sevdiğim kadar eminim.