"Sehun sana tek bir soru soracağım ve net bir cevap istiyorum." dedim tatlı tatlı gülümseyen suratına, kıpkırmızı kesilmiş suratımla bakarken. "Hobi olarak mı piçlik yapıyorsun yoksa bu senin yaşam tarzın mı?"
Sehun bana sırıtmaya devam ederken önümde akıp giden manzaraya ağlamaklı bir bakış yolladım. Şimdi size baştan anlatmak istiyorum. Sehun dün gece görevden dönmüştü ve geçen hafta anlaştığımız gibi sabahında kamp için hazırlanmaya başladık. Her şey o kadar güzeldi ki, yol boyunca onunla birkaç günümü yalnız, huzurlu ve stres olmadan geçireceğim için çok mutluydum.
Ancak yolda uyurken, uyanamayacağım bir Rüya'ya ve hatta kâbus'a yattığımı bilmiyordum. Birkaç dakika önce kalkmış, kamp alanından biraz uzak olan arabanın içinde gözlerimi açmıştım.
Tüm çadırlar kurulmuştu.
Tekrar ediyorum, tüm çadırlar.
Ben yalnız olacağımızı düşünürken, Sehun benden habersiz arkadaşlarını, arkadaşlarımı bu geziye dahil etmişti. Her şey bu kadarla sınırlı kalsaydı eğer bir miktar kabul edebilirdim ama dahası vardı. Sehun'un annesi, babası, benim annem, babam ve hatta büyükannem de bu gezideydi.
Gerçekten bu tam bir kabustu.
"Oo," dedi elinde bir tencereyle yanımızdan geçen Bayan Oh. "Uyuyan güzelimiz de uyanmış sonunda. Tüm işi benim oğluşuma kitledin ama neyse. Sen de yemeklerde yardım edersin artık."
Söylene söylene uzaklaşırken arkasından ağladı ağlayacak bir ifadeyle bakıp iç çektim. "Eğlenmeye bak güzelim." dedi Sehun dalga geçer gibi. Ardından elimi tutup kalabalığa doğru çekiştirdi beni.
Bizim yaklaştığımızı gören annem, "Sehun bu ne?" diye sordu yanında durduğu dev çadırı gösterirken.
"Çadır anneciğim..."
"Oğlum, toplama kampı mı kuruyorsun?"
"Benim oğlum rahatına düşkündür." dedi Sehun'un annesi. Kadın her yerden fırlıyordu. "Sıkışamaz öyle küçücük çadırda. Ne güzel sere serpe yatar." Göz ucuyla bana baktı. "Kimseyi de istemez yanında."
"Benim oğlum da öyledir." Annem yanındaki kadın'a ters bir bakış yolladı. "Asla başkasıyla yatamaz. Tek yatmaya çok alıştı o."
Bıkkınlıkla bir nefes alıp, ellerimle kendi başıma masaj yapmaya başladım. Ne kadar kendimi rahatlatmaya çalışsam da sinirlendiğimin habercisi olan sağ gözüm hafif hafif seğiriyordu. Sehun'da fark etmiş olacaktı ki, "Bir de babam'ın yanına gidelim biz." deyip beni çekiştirdi.
Kamp alanımızın orta yerinde barbekü partisine gelmiş gibi et kızartmaya çalışan babalarımızın yanına uğradık bu sefer. Sehun'un babası etlerin başında yanmaması için uğraşırken, babam onun başında, "Yakmayın lütfen etleri." diye rica da bulunuyordu. "Ben az pişmiş seviyorum, yiyemem diğer türlü."
"Yakmıyorum zaten." diye homurdandı Sehun'un babası.
"Efendim ama görüyorum, yanıyor o etler."
"Eğer buna yanık diyorsanız size kesilmemiş sığır getirelim, onu dişleyin siz." Sehun'un babası bir kez daha homurdanarak konuştuğunda, "Sığır hemen yanımda." dedim varla yok arası bir sesle.
Sehun koluyla kolumu dürtükleyip beni bu sefer bir başka tarafa götürdü. Büyükannem yaş toprağın üstünde bağdaş kurmuş, ellerini dizlerinin üstünde birleştirmiş yoga yapıyordu.
"Çıldıracağım ya, çıldıracağım." diye söylenip Sehun'dan uzaklaştım hızlı adımlarla ve devrilmiş bir ağacın gövdesine oturup dirseklerimi dizlerime yerleştirdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLDADO / HunHan
FanfictionLuhan, tanınmış bir İnstagram fenomeniydi. Yüzbaşı Oh Sehun ile tanıştığında, hayatı hiç olmadığı kadar hareketlendi.