BÖLÜ(M) 18

1.3K 73 202
                                    

"Söylediklerini duydum." dedi Sehun, hâlâ birkaç adım uzağımda dikilirken. "Benim sana karşı hislerimi merak mı sanıyorsun? Bunları bir oyun olarak mı görüyorsun?"

Sesinde anlayış vardı. Bakışları merakla gözlerimde dolaşırken bir adım yaklaştı sadece. Bir cevap vermem gerekiyordu. Kanımda gezen alkol miktarı çok fazla olmasa da buna sığındım. Belki de bu gece kartlarımızı tamamen açık oynamamız gerekiyordu.

"Bana öylece yaklaştın." diye mırıldandım bedenimi tamamen ona çevirerek. "Beni öylece öptün... Öylece sevgili olduk. Ve tüm bunlar o kadar hızlı ve güzeldi ki evet, oyun olduğunu düşündüm."

"Ben oyunlar oynayacak yaşı geçtim, Luhan." dedi sözlerimin hemen ardından. "Ben seni denerim, ağzından laf almak için türlü yollara başvurabilirim ama oyunlara kalkışmam. Seni öylece öptüm, çünkü istedim. Öylece yaklaştım, öylece sevgili olduk... Çünkü sen de istedin. Seni öpmek, seninle öylece sevgili olmak benim için oyun değildi,
hiç olmadı."

'Öylece' kelimesine yaptığı vurgu kaşlarımı çatmama neden olsa da birkaç saniye sustum. Gözlerim gözlerinden ayrılmadı ama şu an gözlerine bakmak bana normal zamandan çok daha zor geliyordu.

Ben bir şey söyleyemeden derin bir nefes aldı. Başını öne eğip gözlerini benden çektiğinde artık yüzünü göremiyordum. "Bazen bunu zorla götürüyormuşuz gibi hissediyorum." dedi. "Ama senden öylece ayrılmayacağım. Öylece çıkıp gitmeyeceğim hayatından." Başını kaldırıp tekrar baktı gözlerime. "İkimizin de birbirimize karşı güvensizliği var. Bunu çocuk gibi ayrılıp barışmak yerine, adam akıllı çözeceğiz."

"Bana karşı güvensizliğin olduğunu bilmiyordum." diye mırıldandım.

"Beni sevdiğini biliyorum." dediğinde hiç kuşkusuz başımı salladım. "Seni sevdiğimi biliyorsun. Ama ikimiz de farkındayız ki sevgi bazen yetmiyor. Sen, benim hayatımda sadece bir merak olmaktan korkuyorsun. Ben, senin hayatında Joon gibi adını anarken suratını buruşturduğun biri olmaktan korkuyorum. Onun gibi gelip geçmek istemiyorum hayatından."

"Seni hiçbir zaman onunla bir tutmadım." dedim ve başımı salladım bir kez daha. "Tutmayacağım."

Omuzlarını silkti. "Ben olasılıkların önünü kesmek istiyorum."

"Öyle bir olasılık yok." dedim hemen. "Ne olursa olsun, bir gün ayrılmış olsak bile seni güzel hatırlayacağım."

"Ben senin kadar anlayışlı olamam belki." dedi ama bu sefer ufacık gülümsemişti. "Bir gün ayrılırsak beni sen terk edersin çünkü bakıldığında benim bunu yapmam imkânsız." Duraksayıp derin bir nefes aldı. "Eğer bir gün beni terk edersen de senin kadar anlayışla yaklaşamam bu duruma. İçimde seni sevmeye devam ederim ama dilim nefret ettiğimi söyler durur."

Bu gece Sehun, ondan beklediğimden çok daha ciddiydi ve bu beklemediğim davranışının kalbimi kırdığını fark ettim. Söyledikleri güzel geliyor olabilirdi kulağa. Kalbimi kıran da bu değildi zaten. Ona nasıl davrandığımı fark ediyordum o konuştukça ve beni üzen de buydu. Bir gün ayrılmak zorunda kalırsak eğer onu terk edenin ben olacağından emindi. Bundan daha kötü çok az şey vardı.

Gözlerimi gözlerinden ayırmadan küçük adımlarla ona yaklaştım ve kollarımı boynuna sarıp sıkıca sarıldım. Yanağımı omzuna bastırıp gözlerimi kapattığımda parmaklarını belimde hissetmiştim. "Sehun, içmişsin." dedim sessizce.

Güler gibi bir ses çıktı dudaklarından. "Senden de ucuz soju kokusu alıyorum."

"Soju'nun ucuzu olmaz." dedim ama gözlerim hâlâ kapalıydı ve bizi izleyen üçüncü bir kişi olsa çok romantik bir konu konuştuğumuzu düşünebilirdi.

SOLDADO / HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin