BÖLÜM 7

1.3K 112 230
                                    

Sehun'un babası evimin önündeydi.

Şu an'a kadar anladığım tek şeyin bu olmasının yanı sıra bir dakikayı aşkın bir süredir birbirimize neden baktığımızı açıklayamıyordum. Adam bir şeylerden rahatsız duruyordu. Gözlerinin bana hiç dokunmaması da beni rahatsız ediyordu.

"Oo," dedi yüzüne hiç yakışmayan samimiyetsiz bir gülüşle. "Sehun bey, sizi nihayet görebilmek ne büyük şeref."

"Ş-şey," dedim hemen ve yanına gidip kapının şifresini girdikten sonra adama baktım. "İçeriye girmek istemez misiniz? Böyle ayakta..."

Bana baktı. "İstemem."

Cevabıyla beraber yüzümdeki gülümseme soldu ve gözlerimi kırpıştırdım sadece. Sehun uyarıyla, "Baba," dediğinde adamın gözleri bu sefer ona dokundu. Bozulmuştum ama şu an bunu belli etmenin yeri değildi.

Kırış kırış olmuş alnı, kaşlarını çattığı için daha da kırışmıştı ve gözlerini Sehun'un üstünde bir açıklama bekliyormuş gibi tutuyordu. Ama sanki Sehun o an bir açıklama yapsa, yüzüne hakikatli bir yumruk geçirmeye de hazırdı. Aslında neye bu kadar kızdığını bilmiyordum.

Bunu öğrenmek için şansımı bir kez daha denedim. "İçeriye geçin lütfen. Buraya kadar geldiğinize göre önemli bir mesele var."

Adamın gözleri kısa bir an bana dokundu. "Var." dedi dümdüz bir suratla. Kaşlarım istemsizce havaya kalktığında açtığım kapıdan içeriye geçip ilerlemeye başladı.

Babası içeriye geçtiğinde, "Kusura bakma," dedi Sehun. "Rahatsız ettik ama geleceğinden haberim yoktu."

"Sinyal'den evi bulmak sizin için bir aile geleneği sanırım." deyip omuzlarımı silktim. "Sorun değil, geç hadi sen de."

Sehun istemeye istemeye içeriye girdiğinde ben de derin bir nefes alıp girdim ve salona adımladığımda o adam'ı koltukta otururken bulmak yerine camdan dışarıya bakarken gördüm. Geldiğimizi fark ettiğinde ellerini belinin arkasında birleştirip bize döndü.

Daha doğrusu bize dönerek sadece Sehun'a baktı. "Telefonları açmıyorsun. Evine uğradığın yok. Diğerleriyle birlikte de kalmıyorsun, ne bok yediğin belli değil. Derdin ne oğlum senin?" diye sordu ama bir cevap bekliyor gibi değildi. "Dün gece gitmen gereken bir görev vardı ama sen ne yapıyordun? Arkadaşlarınla beraber yolda olman gerekirken, bu çocukla beraber hastanedeydin. Neden?"

Duyduğum şeylerle beraber gözlerimi Sehun'a çevirdim. Dümdüz bir şekilde duvara bakıyordu. Kendimi öyle suçlu hissetmiştim ki olduğum yerde sallanıp, "Aslında-" dedim ama adam beni konuşturmadı bile.

"Karışma." dedi bakmaya bile tenezzül etmeden.

Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi yere çevirdim.

"Senim götünü toparken yaşlandım, anlıyor musun?" diye sordu Sehun'a. "Kaç yaşında adamsın, sana vurmaya elim gitmiyor lan!" Derin bir nefes alıp alnını ovduktan sonra gözleri bana çevrildi nihayet. "Sehun arabaya inip beni bekliyorsun, seninle bu konuyu detaylı bir şekilde konuşacağız."

Kalbim bir an için korkuyla kasıldığında Sehun'a baktım. "Onun, bu konuyla hiçbir alâkası yok." dedi hemen. "Yeterince rahatsız ettik, ne söyleyeceksen bana söyle."

"Sus yavşak!" diye bağırdı adam birden ve bu da irkilmeme neden oldu ama bunu belli etmeden derin bir nefes aldım. "Arabaya in dedim sana, bana karşı mı geliyorsun?"

Sehun birkaç saniye sustu. Bana baktığını hissettim ama bu durumda ona bakamayacağım için gözlerimi halının üstünde tutmaya devam ettim. Öğretmenimden azar yiyormuş gibi hissediyordum kendimi. Az sonra cetvelini çıkarıp parmak uçlarıma vuracaktı sanki.

SOLDADO / HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin