BÖLÜM 17

931 74 150
                                    

"Bakın beyefendi, yarım saattir sizinle uğraşıyoruz. Bizim başka hastalarımızda var. Sizi burada ameliyat etmeyeceğiz, alt tarafı ağrız kesici bir iğne yapacağız."

Karşımdaki doktor ağrıdan kıvranan bana baktıktan sonra bıkkın bir şekilde konuşurken Sehun da bir yandan beni ikna etmeye çabalıyordu. Ne vardı yani, iğneden korkuyor olamaz mıydım? Bal gibi de olabilirdim.

Sehun, yatağın kenarındaki koltuğa yayılarak oturdu. Pes etmiş gibi bir hali vardı. Karşımdaki önlüklü herif elindeki iğneyle bir kez daha bana yaklaşmak istediğinde başımı hızla iki yana salladım. "Ben kendimi henüz hazır hissetmiyorum."

"Beyefendi, bileğinizde çatlak var. Önce ağrı kesici yapıp daha sonra sargı yapmamız gerekiyor. Zorluk çıkartmaya devam ederseniz eğer sizi yatağa bağlamak zorunda kalacağım." deyip kaşlarını çattı. "Hastanenin başhekimini bile çağırdınız iğne yapması için. Küçücük bir iğne, abartılacak bir şey yok."

Kararsız bir şekilde baktım ona. "Ya canım acırsa?"

Doktor sabır diler gibi tavana bakıp zoraki bir gülümseme kondurdu dudaklarına. "Şu an acıdığından daha fazla acıyamaz, emin olun." Elindeki iğneyi bana doğru salladı. "Ee, yapıyor muyuz?"

Gözlerimi sımsıkı kapatıp açtıktan sonra, "Yapalım be!" diye coşkuyla patladığımda doktor benim gösterdiğim cesarete Sehun'la beraber bir alkış tuttu.

En nihayetinde herkesin istediği olmuş, doktor iğneyi yapıp bileğimi sargıya aldıktan sonra odadan çıkmıştı. Bir süre sessizlik içinde olsak da Sehun'un o rahatsız koltuğun üstünde uyumasına vicdanım el vermediği için sağlam olan ayağımla zorla da olsa dürttüm onu.

"Sehun?"

"Hı?"

Tek gözünü açıp bana bakan Sehun'a masum masum gülümsedim. "Benim canım çikolatalı süt çekti. Alsana."

"Birazdan alırım." diye geçiştirdi beni.

Tekrar uyuklamaya başlayacaktı ki, "Aa, edebiyat dergisi mi o?" diye sordum dizinin kenarındaki dergiyi göstererek. "Versene bakayım."

"Daha çok moda dergisiyle ilgilenirsin gibi gelmişti bana." deyip gösterdiğim dergiyi bana uzatırken çattığım kaşlarımın altından baktım ona.

"Moda dergisine ihtiyacım var gibi mi duruyor? Ben modayım." dedim kendini beğenmiş bir ifadeyle. Ardından uzattığı dergiyi kendime çekip kucağıma koydum. Birkaç dakika boyunca ben derginin sayfalarını kurcalarken, Sehun uyuklamaktan vazgeçmiş, adeta dalmış bir vaziyette beni izlemişti.

Bunu fark ettiğimde dergiyi kapatıp ona baktım. "Baekhyun birazdan gelir." dedim sessizce. "İstersen gidebilirsin. Eğer benimle konuşmak istemiyorsan falan."

"Annen ve babandan hiç bahsetmiyorsun." dedi gözlerini bir an kırpmadan gözlerime bakarken. Söylediklerimi umursamamışa benziyordu. "Ya da ben hiç denk gelmiyorumdur. Onlarla konuşuyor musun? Telefonda falan."

Gözlerimi ondan çekip tekrar dergiyi karıştırmaya başladığımda, "Ara sıra." dedim. "Niye merak ediyorsun bunu?"

"Bilmiyorum. İyi bir aile yaşantın var diye tahmin ediyorum."

Bakışlarımı ona dokundurdum. Bunu gerçekten merak ediyor gibi bir hali olduğu için dergiyi yanımdaki masanın üstüne bırakıp tamamen ona döndüm. "Annem müthiş bir kadındır." dedim sessizce. "Bir anneden fazlasıdır benim için. Tüm sokak hayvanlarını besler, vakıflara, derneklere sayısız iyiliği olmuştur. Gizli yardımseverdir. Kimse adını duymaz, eli her yere uzanır. Şu hayatta anlaşamadığı tek insan Büyükannemdir. Büyükannem babamı çok sever, tek çocuğu olduğu için üstüne titrer. Fark etmişsindir zaten, büyükannem yaşamayı seven bir kadın. Annem daha sakin ve kendi halinde takılmayı sevdiği için hiç anlaşamazlar."

SOLDADO / HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin