Tanımamaktı tek hatam,
Görmek dışında.
***Bugün en mutlu günüm olması lazım. Nişanlımla bana gelinlik bakmaya gideceğiz. Ortada tek sorun onu hiç tanımamaktı. Görücü usulü desem değil kim olduğunu biliyorum fakat aradan uzun zaman geçmiş ve küçükken olan tanınmışlığımız.
Bu evliliği kabul etmemem gerekir fakat bazı sorunlar yüzünden kabul ettim. Nişanlılık döneminde çok konuşmadık;günaydınlar,iyi geceler,hoşçakal...
Belki o da zorundalıktan evleniyordur benimle. Ortada büyük bir hata var fakat o hatayı herkes gördüğü halde üç maymunu oynuyor. Bunun başında da ben ve nişanlım Görkem.
Bu büyük şehirde kendimizi yok sanıyorduk duygularımızı,düşüncelerimizi. Burası İstanbul. Aslen nişanlımla Malatya'lıyız. On üç ya da on dört yaşlarına kadar beraberdik. Sonrasında iş yüzünden İstanbul'a taşındık. Onlarda bu bir yıldır buradalar. Ailesi ile gidip gelsekte Görkemle aynı ortamda bulunamıyorduk onun işleri yüzünden.
Ben Ayşin Batar. Fazla uzun olmayan, siyah saçlı,kara gözlü normal sıradan biriyim.Yirmi beş yaşında bir inşaat mühendisiyim. Genelde erkekler bu bölümde çok fazla olsa da biz kadınlar her işin üstesinden geleceğimizi biliyorum. Zaten artık kadınlar her ortamda kendilerini kanıtladılar. Buna bir sürü kişi de örnek vardır.
Nişanlım Görkem Bulut. Yirmi yedi yaşında,siyah saçlı,kara gözlü benim gibi uzun yapılı biri. Babasının Holding'inde yönetici. Annesi ve babası biz küçükken ayrıldılar ve annesi yurt dışında kalıyor. Bildiğim kadarıyla görüşmüyorlar Görkem'le. Çok az tanıyordum onu.
Bir yola başvurmuştuk. Sonu nasıl bitecek bilmiyorum. Evet,her şeyin bir sonu var ve sonumu bilmeden bu yola çıktım.
"Annesinin gülü,hazırlandın mı? Görkem aşağıda seni bekliyor."dedi annem odaya girerek. Bana baktı sanki bir şey anlatacakmış gibi başka tarafa baktım.
"Hazırım anne aşağı inerim birazdan."dedim.
Başını salladı ve hiçbir şey sormadan aşağı indi. Üstüme dizimi biraz üstünde biten Mor rekli mat bir etek ve üstüne beyaz kısa kollu bir tişört giydim. Tişörtümün uçlarını eteğe kattım ve üstüme de bir kot ceket alıp saçlarımı dalgalı bir şekilde serbest bırakmıştım. Hafif bir ruj dışında bir makyaj kullanmamıştım. Ruj dışında makyaj sevmem ve yüzüme de yakıştırmam.
Aşağı inmek için merdivende ağır ağır adımlar atarak yönlendiriyordum. Kulağıma attığım adımların sesi yankılanıyordu; tık, tık,tık...
"Ah! İşte benim prensesim de geldi."
Babamın nazik ses tonu ve beni övmelerini işitordum. Yüzümde beliren gülümseme ile onların yanında yer edindim.
Babamın yanında yerini almış ve onunla sohpet eden Görkem. Siyah gözleri bana döndü. Kabul etmek gerekirse fazla yakışıklı biriydi. Yani gördünüz mü tekrar bakabileceğiniz bir tipti. Mavi tişört ve altına kot pantolon giymişti. Özenli değildi fakat gözleri sanki bütün ışığı üstüne alacakmış gibi.
"Merhaba!" dedi.
Yüzünde ufak çaplı bir gülümseme ile.
"Merhaba."
Karşılık verdim ve bana bir adım atarak:"Hazırsan çıkalım mı? "dedi.
Bu üçüncüsü olacak baş başa kalmamız. Diğer ikisinde iki dakikadan fazla yan yana durmadık. Daha doğrusu ben kaçma eylemini gerçekleştiriyordum."Olur,çıkalım."dedim.
Görkem başını salladı ve babama döndü:"İzninizle efendim."dedi.Babam elini Görkem'in koluna hafif şekilde vurup:"Kızım sana emanet."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz Yıldızlar
МистикаBirbirini tanımayan iki kişinin görücü usulü evlenmesini konu alıyor. Bu diğer görücü usulü evliliklerden çok farklı❗ "Belki o da zorundalıktan evleniyordur benimle. Ortada büyük bir hata var fakat o hatayı herkes gördüğü halde üç maymunu oynuyor...