⚔SALDIRI⚔

280 27 18
                                    

|⛎ATHENA

Bir kaç saattir saraya varmışdık. Kitaba hiç kimse dokunamadığı için Teph'te kalmıştı. Yerimde dönüp duruyordum ama bir türlü uyuyamıyordum. Neden mi? Elbette o iblis kadın yüzünden. Yol boyunca Teph'ten ayrılmamış ve onunla konuşmaya çalışmıştı. Saar'a varana kadar dişimi zor sıkmıştım. Kitap ise Teph hakkında bula bildiğimiz hiç birşey yoktu. Kendi kendine açılan sayfadaysa, 'koruyucu eski simasına dönecek, koruduğu kişi onu kabullenecek ' yazılmıştı. Zaten daha sonrasında da kapandı ve ne kadar Teph çabalarsa çabalasın, açmayı başaramadı.

Kucakladığım yastığı yere fırlatarak, terasa yöneldim. Yavaş yavaş havalar soğumaya başlıyordu. Sonbaharın kendine has bir güzelliği vardı bana göre. Olimposta sadece 3 mevsim vardı. Ben hiç karın yağmasına şahit olmamıştım. 95 yıl bir mabette kaldım ve bana verilen şehirden hiç ayrılmadım. Hapis hayatının nasıl olduğunu tarif bile etmek istemiyorum. Şimdi bakıyorumda, Olimpostan kovulmak benim için ceza değil, ödül olmuştu.

Alt dudağımı hafif ısırarak güldüm. Ama bu gülümseme, çok kısa sürmüştü. Ellerimi bedenime dolayarak ayı izlemeye koyuldum. Sol tarafımda, neredeyse 3 metre kadar uzağımda bir teras daha vardı.
Karanlıktı, hiç kimse yoktu. İç çekerek yeniden ayı izlemeğe başladım. Canım yanıyordu ama bu his... bu his ettiğim.
Sağ elimle sol tarafıma baskı uyguladım. Bu kutsal kalp... ya da lanetli kalp, neden hep kırılıyordu?

Gözyaşlarım serbestliğine kavuşmak için çırpınıyor, bense onları serbest bırakmamakta kararlıydım. Sol tarafımdan sesler geldiğinde o tarafa baktım. Yarı çıplak bir şekilde, şişeyi kafasına dikiyordu. Bu.. Teph'ti. O da mı üzülüyordu yoksa? Kafamı yavaşca iki yana salladım. Artık akmak isteyipte akamayan yaşlarım serbest kalmıştı. Beni fark ettiğinde yüzümü karşıya çevirdim. Üzerimde olan bakışlarını his edebiliyordum. Göremeyeceği şekilde yüzüme gelen damlaları sildim.

Aniden parçlara ayrılan şişenin sesini duymamla yerimde sıçradım. Ona taraf döndüm hızla. Ellerini terasa dayamış kafasını geriye atmıştı. Gözlerimiz kesiştiğinde umutsuzca baktım ona. Kalbimde aynı o şişe gibi paramparçaydı işte. Sen bunu nasıl bilesin ki...
Hızla içeri geçtim ve kapıyı kapattım. Aynaya yaslanarak kasıla kasıla ağlamaya başladım. Gözyaşlarımın her damlası yüzümü yakıyordu, canımı yakıyordu.

Yavaş yavaş kayarak yere çöktüm. Dizlerimi kendime çekerek başımı dizime yasladım. Öyle içten ağlıyordum ki, sanki bu sondu. Sanki bugün canım çıkana kadar ağlarsam, bir daha hiç akmayacaktı o yaşlar. Ben kaybetmeyecektim, beni sevmese bile, o iblisin onu istediği gibi kullanmasına izin vermeyeceğim...

🏹

Kahvaltı için aynanın karşısına geçmiş, dakikalardır hazırlanıyordum. Altıma siyah deri, dar kot , üzerime ise beyaz gömlek ve siyah kolsuz bir ceket giyinmiştim. Bir şey eksikti sanki. Tabi ya, kemer! Siyak kalın deri kemeri gömleğin üzerinden bağladım. Dalgalı saçlarımı elimle şekillendirerek, son kez parmak uçlarıma kalkıp kendimi inceledim. İşte şimdi hazırdım!

Bella'nın sıcak gülümsemesi, kötü geçen geceden sonra moral olmuştu. "Çok güzelsiniz leydim, her zaman olduğu gibi". Yanağından makas alarak "teşekkürler güzelim" diyerek odadan çıktım. Gözlerine inanamayan Bella, birkaç saniye orada dikelsede, çok geçmeden bana yetişmişti.
Yemek odasının karşına vardığımızda kendime çeki düzen vererek içeri geçtim.

Herkes yavaş yavaş toplanıyordu bu büyük ve görkemli masaya. Elenis beni görür görmez heyecanla gülümseme başladı. Yanına geçip oturduğumda ellerimden tutarak, "kaç gün oldu görmeyeli, seni özledim" bende aynı tebessümle cevaplaçak istiyordum ama onunkisi çok içtendi. "Bende sizi özledim prensesim".
Kapıdan içeri orta yaşlı, görkemli kırmızı elbilesi bir kadın dahil oldu. Bu kraliçeydi, saraya ilk geldiğimde gördüğüm kadındı.

SAVAŞ TANRIÇASININ MÜHÜRLENİŞİ || ATHENA (18+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin