2

138 17 1
                                    

Sabah yine annemin odamın kapısından bize seslenmesiyle gözlerimi araladım. Ateş beni izliyordu. Göz göze gelince ters bir sesle "Benden çabuk uyudun" dedim.

Yüzünde oluşan gülümsemeyle "Sen de beni izlemek yerine uyusaydın" diyerek yerinde doğruldu. O sırada odamın kapısı açıldı ve Ela içeriye girdi. Yatağımın yanında ayakta öylece dikilen Ateş'i görünce olduğu yerde donup kaldı ve bakışlarını ikimiz arasında gezdirmeye başladı.

Ağzını kocaman açarak bir yandan esneyen Ateş bir yandan da "Seren Sultan kahvaltıya bekler" dedi ve Ela'nın yanından geçerken başını hafifçe eğip "Ela" diyerek ona selam verdi.

Ela'da kısaca "Ateş" diyerek ona karşılık verdi ve yanıma yürüyüp yatağımın kenarına oturdu. Ela benim sınıf arkadaşımdı ve üniversitenin ilk gününden beri hiç ayrılmamıştık.

Ateş'in arkasından kapattığı kapıdan gözlerini ayırmadan düşünceli bir ifadeyle duruyordu. Dayanamadım ve başımın altındaki yastığı çekip kafasına doğru fırlattım.

"Sana da günaydın" diyerek bana döndü ve düşünceli bir ifadeyle "Ateş, gün geçtikçe daha mı yakışıklı oluyor bana mı öyle geliyor?" diye sordu. Evet Ateş gerçekten dikkat çekiciydi ama yakışıklı olup olmadığını bu zamana kadar hiç düşünmemiştim.

Ela'nın "Ne düşünüyorsun?" diyen sesiyle bakışlarımı ona çevirdim ve ona cevap vermekten ziyade kendi kendime konuşuyormuşum gibi fısıldadım. "Evet. Gerçekten yakışıklı."

Bakışlarım kaşlarını kaldırıp yüzünde oluşan sırıtmayla bana bakan Ela'yla birleşince gözlerimi devirdim ve "Sen mutfağa geç ben de geliyorum şimdi" diyerek banyoya yürüdüm.

Pijamamın üzerine bir hırka geçirip odamın kapısını açtım ve koridora çıktığımda Ateş'le denk geldim. Islak saçlarından duş aldığı belli oluyordu ve eliyle saçlarını şöyle bir karıştırıp önümde durdu. Saçından süzülen sular ve bronz tenine zıt beyaz tişörtü ile gerçekten etkileyici görünüyordu. Her sabah gördüğüm bu manzaranın neden bugün farklı geldiği hakkında ise en ufak bir fikrim yoktu ama ben bunları düşünürken "Ne?" diyen sesiyle irkilip kendime geldim. Hızla gözlerimi kırpıştırdım ve o da başını eğip kendi üzerini kontrol etti. Muhtemelen bu kadar dikkatli bakmama neyin sebep olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Gece! Ateş!" Aşağı kattan yükselen annemin sesiyle daha fazla oyalanmadan hemen merdivenlere yöneldim. Herkes kahvaltı masasındaydı ve kırmızı gözleri, mor göz altlarıyla hiç uyumadığı belli olan Yankı da aksi bir tavırla oturuyordu.

"Bu sabah çok neşelisin" diyerek yanına oturdum. Ters ters yüzüme baktı ve ağzındakileri çiğnemeye devam etti. Bu sırada Ateş de masadaki yerini aldı ve kafamı kaldırıp ona baktığımda beni izlediğini gördüm.

Ela, hafifçe öksürünce bakışlarım ona kaydı. "Otursana ne diye ayakta dikiliyorsun?" diye sordum.

"Ben çoktan kahvaltı ettim. Sen de bir an önce ye bir şeyler de çıkalım artık" dedi.

Soran bakışlarla bana dönen babama açıklama yaptım. "Arkadaşlarla görüşeceğiz de."

Babamdan önce Yankı müdahale etti. "Kimmiş o arkadaşlar?"

Gözlerimi devirip "Sanki isimlerini söylesem bileceksin" dedim.

"Sen yine de söyle Gece. Zaten başım ağrıyor uğraştırma beni."

Benim yerime Ela cevap verdi, "Çınar ve Akın'la görüşeceğiz." Başımı çevirip ona baktığımda yüzündeki sinsi ifadeyle Ateş'i incelediğini gördüm ve bakışlarımı Ateş'e yönelttiğimde ise ters bakışlarıyla karşılaştım.

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin