4

120 15 25
                                    


Gece

Annem ve babamın Ateş'in ailesiyle çıkacakları yurt dışı gezisine iki gün kalmıştı ve sürekli olarak burada olmayacakları iki hafta için işlerini yetiştirmeye çalışıyorlardı. Ben, sürekli okuldaydım çünkü bu yıl hiç boş günüm yoktu. Yankı ise okulda son yılı olduğu için bana nazaran biraz daha rahattı ama o da okuldan arta kalan tüm vaktini Beren'le geçirmeye yeminliydi. Sabah erkenden evden çıkıyor, akşam çok geç saatlere kadar dönmüyordu ve açıkçası bu durum artık iyice can sıkıcı olmaya başlamış, resmen abimi özlememe sebep olmuştu.

İşin diğer bir boyutu ise Ateş'i günlerdir görmüyor oluşumdu. Çınar'ın beni evime bıraktığı gece bahçede Ateş'le konuşmuştuk ama ondan sonra resmen sırra kadem basmıştı. Bahar Teyze ve Fikret Amca da onun akşamları eve geldiğini ama tüm gün ya okulda ya da arkadaşlarıyla olduğunu söylüyorlardı. Hafta sonundan beri bize uğramamış ve hatta telefonlarımın çoğunu açmamış, açtığında da kısa kesip kapatmıştı. Derdinin ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum.

Çınar'ın önüme bıraktığı bira bardağına bakıp teşekkür ettikten sonra koca bir yudum aldım.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu. En son hayatımda olmak istediğini söyleyeli dört gün olmuştu ama ben ona hala bir cevap vermemiştim. Bir taraftan onunla vakit geçirmek gerçekten keyif vermeye başlamıştı ama diğer taraftan heyecan ya da ne bileyim hep söyledikleri o kalp çarpıntısı falan eksikti.

"Hiç" diyerek omuz silktim. "Ateş'i birkaç gündür görmedim de onu merak ediyordum."

"Ateş, abinin arkadaşıydı değil mi?"

Başımı dalgınca aşağı yukarı sallayarak onu onayladım.

Bir süre sessizce beni izledi. Konuşmak istediği ama kararsız kaldığı belliydi ve bu durum beni de huzursuz etmeye başlamıştı ki söze girdi.

"Hala bana cevap vermedin Gece."

İşte bu da tam olarak korktuğum cümleydi. Sıkıntıyla iç çektim ve "Farkındayım, seni çok beklettim ama hala bilmiyorum Çınar" dedim ve fısıldayarak ekledim, "Özür dilerim."

Yüzünde oluşan hayal kırıklığı benim de kalbimi kırdı ama ona şu an için bundan daha iyi bir cevap vermem mümkün değildi. Masada uzayan sessizlik yüzünden gerginlik iyice hissedilmeye başlayınca "Beklemek zorunda değilsin, biliyorsun" dedim.

"Saçmalama Gece, ben seni çok uzun zamandır bekliyorum. Birkaç gün daha mı bekleyemeyeceğim?"

"Gerçekten seni böyle cevapsız bıraktığım için çok üzgünüm ama anlayışın için de teşekkür ederim."

"Rahat ol Gece, sorun yok" derken yüzünde samimi bir gülümseme oluşmuştu.

Biralarımızı bitirdikten sonra beni eve bıraktı ve ben son dört gündür olduğu gibi heyecanla eve girdim ama yine Ateş gelmemişti.

Çantamı kapının önüne fırlatıp annemle babamın yanına salona doğru yürüdüm. İkisinin arasına koltuğa yerleşip ayaklarımı orta sehpanın üzerine uzattım. Babam birden uzanıp beni yakaladı ve tıpkı çocukluğumda da yaptığı gibi başımı kolunun arasına sıkıştırıp saçlarımı öptü ve bu hareketi tüm huzursuzluğumu anında silip yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmasını sağladı.

"Günün nasıl geçti canım?" Annemin sorusuyla ona doğru döndüm.

"İyiydi annecim. Okuldan sonra Çınar'la oturduk biraz. Yankı yok mu?"

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin