6

96 13 7
                                    


Kaşlarımı çattım. Ne demekti ki şimdi bu? "İyice bilmece gibi konuşmaya başladın Ateş."

"Boş ver saçmalıyorum işte" diye mırıldandı.

"Hayır. Niye bu kadar tuhaf davrandığını anlayamıyorum." Her ne kadar Yankı'nın yeniden aşağı inmeyeceğine emin olsam da sesimi kısarak devam ettim. "Sanki benden kaçıyor gibisin ya da ne bileyim işte bir yakınsın, bir uzak. Sorun ne?"

Sıkıntıyla iç çekti. "Kafanı karıştırdığım için özür dilerim. İnan istemeden yapıyorum. Sanırım senden yani demek istediğim buradan bir süre uzak durmalıyım."

Ne saçmalıyordu bu adam böyle? "Peki niye uzak durman gerekiyormuş Ateş?"

Bakışlarını bana çevirdi ve dikkatle yüzüme baktı. "Bence sebebini biliyorsun" diye fısıldadı.

Gözlerimi kaçırmadan tüm dikkatimle düşünmeye başladım. Benden kaçmaktan bahsediyorsa ikimiz arasında bir sorun olmalıydı ama bence son günlerde bir anda ortaya çıkan şu tuhaf fakat asla kaybolmasını istemediğim elektriği saymazsak bir değişiklik yoktu. Acaba o da bundan mı bahsediyordu?

Sorusuna cevap vermek yerine "Uzak falan duramazsın. Buna ne ben ne Yankı ne de ailelerimiz izin verir."

Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu ve "Sebebini bilseler durum farklı olur" dedi. Paniğe kapılmaya başlamıştım. Çünkü onun uzak durması en son isteyeceğim şey bile değildi ve bu konuşmanın sonunda onu ikna edemeyeceğimi hissetmeye başlamıştım. Yerimden kalkıp ona doğru yürüdüm. Anında tüm vücudunun gerildiğini hissettim ve yanına oturduğumda başını hafifçe bana çevirdi.

Sadece "Kaçma" dedim. Omuzlarını yenilgiyle düşürdü ve tüm vücudunu bana çevirip "Yapma Gece" diye fısıldadı.

Yüzündeki çaresiz ifadeden nefret etmiştim ve yok edebilmek umuduyla sağ elimi kaldırıp parmak uçlarımla hafifçe yüzüne dokundum. Anında gözlerini kapatıp başını elime doğru eğdi ve ben de bu hareketiyle birlikte yüzünü okşadım. Ateş'in kirli sakallarını avucumda hissetmek öyle güzel bir histi ki... Yavaşça gözlerini araladı ve sanki vereceğim hiçbir tepkiyi kaçırmak istemiyormuşçasına bakışlarını bana çevirerek yüzünde gezinen elimi tuttu ve dudaklarına götürerek avucumu öptü.

O andan itibaren emindim. Nasıl ve ne zaman olduğunu bilmediğim bir şekilde Ateş Beyoğlu, önce benim aklımı sonra da kalbimi istila etmişti. Hislerimin adını bilmiyordum ama öylesine yoğundu ki tüm vücudumun titrediğini hissediyordum.

Birden eli yanmış gibi elimi bırakıp hızla ayağa kalktı. Telaşla, "Özür dilerim Gece, çok özür dilerim. Kendime hakim olamadım" dedi ve daha cevap vermeme fırsat vermeden "Allah kahretsin" diye söylenerek salondan çıktı. Hemen ardından dış kapının kapanma sesini duydum.

Bir süre olduğum yerde donup kaldım ama daha sonra dışarıdan gelen araba sesiyle camın kenarına yürüdüm. Ateş, arabasına binmiş, son hız uzaklaşıyordu.

"Ne bu şimdi ya?" diye fısıldadım. Önce bana sarılıp, saçlarımı öpüyor sonra ben görmeden kaçıyordu. Sonra gelip bu sefer elimi öpüyor ama yine kaçıyordu. Yaşadığım kafa karışıklığına öfkenin de dahil olmaya başladığını hissettim.

"Dengesiz" diye söylenerek odama çıktım ve pijamalarımı giyinip kendimi yatağıma bıraktım. Bir süre boş gözlerle tavanı seyrettikten sonra uyku ağır bastırdı ve kendimi o tatlı karanlığa bıraktım.

Ne olduğunu anlamadan yüzüme boşalan buz gibi suyla öksürerek yerimden sıçradım ve nefes almaya çalıştım. Gözlerimi kırpıştırıp etrafıma bakındığımda geri zekalı Yankı'nın karnını tutarak kahkaha attığını görünce hışımla elime ilk geçen şeyi, telefonumu ona fırlattım.

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin