5

111 17 4
                                    


Ateş

Sabah çıktığım uzun koşu da kafamı boşaltmama yetmemiş, soluğu spor salonunda almıştım.

"Lanet olsun!" diye fısıldadım yeniden.

Gece'nin kollarımın arasında olduğu anı aklımdan bir türlü çıkaramıyordum ama yaşadığım vicdan azabı da beni mahvediyordu. Yapmamam gerektiğini bile bile onun yanına uzanmış, sarılmış ve hatta saçlarını öpe öpe uyumuştum. Şimdi bu, beni ne tür bir pislik yapardı? Ne yaptığımı sanıyordum sanki? Kime daha fazla ihanet etmiş oluyordum? İçimdeki bu duygularla nasıl başa çıkacaktım ve dahası ondan nasıl uzak duracaktım?

Sabah gözlerimi açar açmaz bana tiksintiyle bakmasından korkmuş ve onu uyandırmamaya dikkat ederek hızla evinden ayrılmıştım. Bir daha onun nasıl yüzüne bakacaktım bilmiyordum.

Gece, böyle giderse en sonunda aklımı oynatmama sebep olacaktı. Ondan uzak durmam gerektiğini bile bile gün geçtikçe daha da yakınına giriyordum ve buna bir türlü engel olamıyor ve hatta işin kötü yanı olmak da istemiyordum.

Dün, bir an için kendimle verdiğim savaşıma ara vermiş, hiçbir şey düşünmeden sadece istediğimi yapmış, onu kollarıma almıştım ama işin tuhaf yanı o da ne beni ittirmiş ne de geri çekilmişti. Sanki rahatsız olmamış ve hatta istemiş gibiydi. Yani benim elimi tutup çeken oydu değil mi? İstemiş olmalıydı ama acaba çok mu ileri gitmiştim?

Öfkeyle iç çekip koşu bandının hızını arttırdım. Sanki dışarıda yaptığım koşu yetmiyormuş gibi bir de burada koşmaya başlamıştım. Vazgeçip koşu bandından indim ve ağırlık çalışmak için arka tarafa doğru yürüdüm.

Bir yandan da hala düşünmeye devam ediyordum. Acaba sabah beni yanında göremeyince ne düşünmüştü? Cebimdeki telefonumu çıkarıp ekranına baktım ama yine boş ekranı görünce kısa bir an gözlerimi sımsıkı kapattım. Aramızda yaşanacak bir tuhaflık, en son isteyeceğim şeydi ve o yüzden hem hiçbir şey olmamış gibi beni aramasını istiyordum hem de gece olanların gerçekliğini ispat edecek bir şey söylemesini bekliyordum. Ama en çok hangisinden korktuğuma bir türlü karar veremiyordum.

Bir anlık dürtüyle elimdeki telefonun mesaj kısmına girip "Günaydın" yazdım ama yollamadan geri sildim.

Gece'ye karşı hissettiklerim artık gerçek anlamda kontrolden çıkmaya başlamıştı ve dünün hiç yaşanmamış olması gerekirken aksine düşündükçe beni yeniden heyecanlandıracak kadar mutlu ediyordu. İnce bedeninin sıcaklığını göğsümde hissetmek bu sefer çok farklıydı. Bu, daha önceki sarılmalarım gibi değildi. Daha özeldi. Saçlarını öpebilmek ise paha biçilemezdi. Bana izin vermişti ve ben uzun zamandır yapmak istediğim şeyi yapmış, o muhteşem saçlarına dilediğim gibi dokunmuş, koklamış ve öpebilmiştim.

Düşüncelere dalmış bir halde oturduğum bankta tek elimde tuttuğum telefon ve diğer elimle de saçlarımı karıştırırken bu sabah duymaktan en çok korktuğum sesi duydum, Yankı.

"Yüzündeki o aptal sırıtış ne?"

Bir anda refleksle yerimden sıçradım ve "Ne oldu?" diye sordum.

Kaşlarını çatıp yüzüme baktı. "Ben de onu soruyorum işte salak salak sırıtıyorsun. Hayırdır?"

"Ne sırıtması ya? Yoruldum, dinleniyordum. Sen niye geldin? Beni mi arıyorsun?"

"Seni arasam telefon ederim Ateş. Ne diye arayacağım seni sabahın köründe. Beren, yine beni bunalttı. Ben de eve geçmeden biraz spor yapayım, kafamı dağıtayım dedim. Senin bu hallerin ne?"

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin