3

110 16 0
                                    

            Bütün gece yatağın içerisinde dönüp dolaşmama rağmen bir türlü uyuyamamıştım. Ateş'in son birkaç gündür davranışları bir hayli tuhaftı ve bu durum benim de iyiden iyiye kafamı kurcalamaya başlamıştı. Bir yandan saçmalama Gece o senin abin, elbette ki güzel ya da çirkin görünen bir şeyi söyleyebilir, üstelik saçlarına ilk defa mı dokunuyor sanki diye söylenirken diğer yanım hayır, bana hissettirdikleri farklıydı diye kendini inandırmaya çalışıyordu. Tüm gece süren iç savaşıma rağmen ben, bir türlü tam olarak hangi tarafımın haklı çıkmasını istediğime karar verememiştim.

Sabahın ilk ışıkları odamı aydınlattığında Ateş'in davranışlarını kendi kendime büyüttüğüme kanaat getirip biraz olsun uyumayı başarmıştım. Uyandığımda ise hevesle onu görmek istemiş ama gece burada kalmadığını öğrenince ufak çapta bir hayal kırıklığı yaşamıştım.

Üzerime giydiğim kırmızı elbisenin fazla kaçıp kaçmadığını düşünürken odamın kapısı açıldı ve annem içeri girdi.

"Nereye gideceksiniz arkadaşınla?"

"Bilmem onu konuşmadık ama sadece yemek yiyeceğiz. Çok geç kalmadan gelirim." Annem beni onaylayarak arkasını döndü ama odadan çıkmadan önce ona yeniden seslendim. "Anne, bu elbise fazla mı kaçmış?"

Dönüp beni baştan aşağı inceledi sonra dudaklarını büzüp, "Nereye gideceğini bile bilmiyorum ama..." derken Yankı'nın araya girmesiyle konuşması yarım kaldı.

"Nereye gidiyorsun sen bu saatte?"

Gözlerimi devirip, "Yemeğe gidiyorum Yankı" dedim ve onunla sonu gelmeyecek bir tartışmaya girmemek için hızla odadan çıktım. Salonun önünden geçerken Ateş'le göz göze geldim ve adımlarım geri geri salona doğru gitti. Neredeyse tüm gün odamdan çıkmadığım için onun burada olduğundan haberim bile yoktu.

Yumuşacık bir sesle "Bir yere mi gidiyorsun?" diye sordu.

Nedensiz bir şekilde heyecanlandım ve suçlu hissettim ve "Evet" diye fısıldayıp ekledim, "Yemeğe çıkıyorum."

"Anladım" dedi. Ben söyleyeceklerinin devamını beklerken o yeniden koltuğa oturdu ve bakışlarını dışarı çevirdi. Hangisine daha çok şaşırdığıma karar veremedim. Nereye ya da kiminle gideceğimi sorgulamamış olmasına mı yoksa artık tuhaf davrandığından emin olmama mı? O sırada elimde tuttuğum telefonun melodisi odada yankılanınca ikimizin bakışları buluştu ama o, hemen gözlerini kaçırdı.

Ağzımın içinde geveleyerek "Görüşürüz" diye mırıldandım ve dışarıda bekleyen Çınar'ın arabasına doğru yürüdüm.

Aslında Çınar'la yemek düşündüğümden daha iyi geçmişti ve evin kapısından çıktığım anda Ateş'i tekrar düşünmemiştim bile. Tüm gece doya doya gülmüş ve vaktin nasıl geçtiğini anlayamamıştım.

Çınar'ın arabası evimin önünde durduğunda ikimiz de soğuk havaya çıktık ve o hemen arabanın etrafından dolanıp yanıma yürüdü. Gözlerindeki tüm gece gittikçe artan parıltıyla bana bakarak konuşmaya başladı.

"Çok güzel bir akşam geçirdim Gece. Umarım seni fazla sıkmamışımdır."

"Aslında benim için de çok güzel bir geceydi, teşekkür ederim" dedim.

Bir an tereddüt etti ama sonra uzanıp yumuşak bir şekilde elimi tuttu. Dokunuşu bana fazla yabancı gelmişti ama yine de elimi çekmeden bekledim.

"Bundan sonra tüm yemeklerimizi birlikte yesek Gece, ne bileyim çekinmeden seni her istediğimde arayabilsem, geceleri uyumadan sana iyi geceler dileyebilsem, elini tutabilsem... Bana izin verir miydin?" Konuşurken sesi oldukça kısık, bakışları ısrarcıydı. Huzursuzlandığımı hissettim. Evet, güzel vakit geçirmiştik ama yine de onu hayatıma almak istediğimden emin değildim.

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin