HOŞ GELDİNİZ! YENİ BİR BAŞLANGIÇ YENİ BİR HİKAYE!
Asla geçmiş hakkında soru sorma.
Bir gelecek bekleme. Hayal kurma, plan yapma.
***
Herkesin korkuları vardı, onun korkuları yoktu olasılıkları vardı. En başından defalarca uyarmış, defalarca olmaması için dua etmiş ve yalvarmıştı ancak kader bir şey yazdı ise sınanamadan asla yakayı bırakmazdı.
Tık. Tık. Tık.
"Benim hayallerim uyudu...
Benim kabuslarım uyudu.
Benim korkularım uyudu.
Gözlerimi kapatacağım.
Sesleri unutacağım..."
Korkunun sesini yırtmak istercesine daha hızlı ve daha içten söylemeye başladı. Sanki zaman takarrürden ibaretti. Her kelimede rutubet, küf, korku, kanın metalimsi tadının yapısı aklına geliyor ve mazi, zincirlerini koparan cehennem gibi üzerine yıkılıyordu. Bu şarkı çocuksu şarkı dehşetini yatıştırırken, aklına gelenlerle gözlerinden yaşlar akıyor, aynı zamanda dua edercesine fısıldarken geçmişteki o minik kızın ruhuna bürünen korkularından sıyrılmaya çalışıyordu.
Biri duvarları tırnağıyla kazıyor gibi kulakları çınlatan tiz bir ses çıkarıyor.
Tık. Tık. Tık.
"Sincap... Neredesin?"
Sesi duyduğu an öyle bir titredi ki, elektrik çarpmış gibi gerildi derisi.
Gök ikiye bölündü de sanki üzerinde taşımaktan yorulduğu tüm suyu üzerine devirdi. Yağmur daha da hızlandı. Etraf hayli soğuktu, üstelik çekildiği duvar dibi onu koruyamayacak kadar kısa ve güçsüzdü. Yine de sığınacağı en korunaklı yer buradan başka yer olamazdı çünkü her yanı tuzaklarla çevrili bu yerden kaçmaya kalktığı her zaman başına daha felaket bir dert açıyordu. Titremesinin sebebi ıslak kıyafetlerinin tenine yapışarak buhar çıkarması mıydı yoksa korktuğu için mi soğumuştu her hücresi çözemedi? Karanlığın içindeki ayak sesleri hızlandıkça, kızın soluk sesleri de hızlanıyordu. Titrek soluklarına her verdiğinde dudağındaki iri kesik canını acıtıyordu. Boynuna doğru inen sıcak kan buz gibi olan teninin daha hızlı titremesini sağlıyordu.
Korkuyla bir sağa bir sola dönen gözlerini hareket ettirirken, tırnakları sökülmüş kanlı ellerini duvara yaslayarak olduğu yerde biraz yükseldi. Ayak seslerinin nereden geldiğini çözemiyordu, o yüzden bunu görmesi gerekiyordu. Solukları buhara karışırken, duvarın rutubetli yüzeyinin görselinden kurtulan gözleri ağaçlık adandaki sislere kaydı. Görünürde kimse yoktu ama adım sesleri hala aynı ritimde devam ediyordu. İnsan korkunca sesler daha yüksek, kalbi patlayacak gibi büyüyordu. Elleriyle duvara tutunup biraz daha yükselecekti ki, arkasında duyumsadığı hisle donup kaldı. Bir ayağın altında ezilen dal kırılarak ses çıkarırken sırtından aşağı iri bir yel geçişen kız ürpererek arkasını döndü ve gördüğü kişiyle hıçkırır şekilde yutkundu. Üzerinde sarı bir yağmurluk olan iri adam elindeki baltayı tek omzuna atarak kızın ıslak saçlarına uzandı.
"Hayır..." diye bağırdı Ece, boğazı yırtılasıyla haykırırken saçlarını kurtarmak için çabaladı ama bu çabası beyhudeydi kurtulamadı. Saçlarından sürüklemek isteyen adam buna engel olan kızla durdu. Birden saçlarını bıraktı ve kendini geriye çekmeye çalışan Ece sert bir şekilde yere yüz üstü kapaklandı. Ece ayaklanmak isterken arkasındaki adam sırtına büyük ayağını koyarak kızı yere mıhladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ
Mystery / Thriller"Buna cüret ettiğin an, gördüğün son yüz benimki olur." Beyaz önlüklü adam başını arkaya atarak güldü. "Sen küçük tatlı kafanı benim için yorma sürtük. Bu parmaklıkların ardından seni bir tek ben çıkarır, yine içine ben sokarım." Küçümseyen gözlerle...