BÖLÜM
2 AY EVVEL!
Ellerinde irili ufaklı çizikler vardı. Kanlarla kaplanan işaret parmağını dudaklarına götürerek, "Sus," işareti yaptı. Ece dudakları titreyen bir tutumla gözkapkarını yarıya kadar indirdi, ıslak gözlerini ellerine indirdi.
"Kurtulacağız korkma, kurtaracağım seni," dedi Gece. "Sen yeter ki sakin kal..." Sarılırken, "Ece, korkarsan bizi yakalar, korkmayacaksın ondan."
"Korkuyorum," dedi genç kız. Çok korkuyordu. Daha evvelde yaşamışlardı böyle bir şey, yeteri kadar sessiz, yeteri kadar hareketsiz kalmayı başarabilirse, onları asla bulamazdı. Gece gelmişti onu kurtarmaya, izini nasıl bulduğunu bilmiyordu ama geçmişti işte, önemli olan da bu değil miydi? Tıpkı çocukluklarındaki gibi, Gece onu terk etmemişti.
Gece etrafına bakındı. Onu tanıyordu, yapacağı her hamleyi biliyordu. Bütün saklanma yerlerini bildiğini sanıyor olabilirdi, ama hayır, bir yeri hiçbir zaman öğrenememişti. Kalbi hızlı atmaya başladı, bodrumdaki kilere inen merdivenin altındaki bu boşluktaki duvar dibini bilmiyordu. Çocukken onu bulamazdı, Gece her zaman saklanırdı ondan, duvarındaki bu gizli oyuğu hiç keşfedememişti, bulmasına izin de vermemişti. Ece'yi içine sokuşturdu, kendi de yanına geçti ancak eskiden ufaktı, saklanırken zorlanmıyordu fakat artık büyümüştü ve şimdi bu ufak yere tek başına girmiyordu. Ece iyice sıkıştı duvarın rutubetli yapısına, soluğunu tuttu. Oyuğun önünü, merdivenin arasındaki aralıktan içeriye baktı.
Merdivenden inen ayak sesleri iki genç kızında yüreğini ağzına getirmekteydi. Ece ağlamaya ve korkuyla inlemeye başlayınca, Gece buz tutan ellerini kızın ağzına kapatarak onu susturdu. Küçük bir çocukken de sürekli buraya girerdi, yine bulamayacaktı korkmasına gerek yoktu. Ne zaman cezalanacağını anlasa buraya saklanırdı ve onun homurdana homurdana kendisini bulmaya çalışan haline keyifle gülerdi.
Bazı zamanlar öfkeli adamın ve hırsından deliren kadının onu bulması o kadar uzardı ki, kıvrıldığı yerde uyuyakalır, birkaç saat sonra endişeyle kendisine seslenen kadının sesiyle uyanırdı. Ona bir şey yapmasından korkarmış gibi kocasının, "Hadi çık, gitti o gelmeden odana gir ve uyu, öfkesi dinsin," derdi.
Yine bodurumdaki gizli yerinde saklanmıştılar ama ne o küçük bir çocuktu ne de onu koruyacak bir kadın vardı artık bu evde. Yakalanırsa öleceklerini biliyordu. Üst katta bağıra çağıra kendini arayan adamın tok sesini duyabiliyordu. Durduğunu belirten her adımda bir şeyleri yerle bir ediyordu. Öfkeyle bağırarak, küfürler savurarak, odadan odaya dalıyor, bulamadığı her saniye bir şeyleri kırıp döküyordu.
Ece göğsünün üzerinde yumruk yaptığı ellerini dizlerinin etrafına sardı ve bacaklarını iyice kendine çekerek fısıldamaya başladı. Dua ediyordu. Hayır dua etmiyordu, şarkı söylüyordu. Tıpkı eskiden olduğu gibi, küçük bir kız olduğu zamandaki gibi.
Yukarıdan onlara bağırdığını duydu. "Gece..." diyordu adamın tok sesi. "Onu nereye sakladın? Eğer sizi bulursam..." Ayak sesleri mutfağa geldiğini haber veriyordu. Tavanın tahta yapısı gıcırdayarak titrerken, arasındaki tozlar bodrumun zemine aktı. Toz zerreleri tepelerinde yanan armut lambanın etrafında hareler oluşturarak parlamaya başladı. Şimdi de misafir odası kapısındaydı. İki kız el ele tutuştu, parmakları birbirine son gücüyle kavrıyor, kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ
Gizem / Gerilim"Buna cüret ettiğin an, gördüğün son yüz benimki olur." Beyaz önlüklü adam başını arkaya atarak güldü. "Sen küçük tatlı kafanı benim için yorma sürtük. Bu parmaklıkların ardından seni bir tek ben çıkarır, yine içine ben sokarım." Küçümseyen gözlerle...