Bölüm şarkısı; Little Mix - Little Me. Medyadaki şarkının anlamına bakmayı unutmayın. Bu bölüme uyduğunu düşünüyorum.
Bu bölüme olan tepkilerinizi cidden merak ediyorum çünkü hepinizin seveceği bir bölüm oldu diyebilirim. Bu yüzden satır arası(içi?) yorum yapmayı unutmayın.
İYİ OKUMALAR🥰
*************
"İşte şimdi gözümde, herkesin tehlike olarak gördüğü Asi'ye benzemeye başladın."
Asi'ye benzemek...
Asi bendim; beni soktukları kalıp buydu. Başlarda hiç beklenilmeyen bir çıkış yapan çaylak; şimdi Kuzey Duman'la kafa kafaya olsada korkmayan kız. Tehlikeli ve gizemli... Bu tanım böyle uzayıp gidiyor, zaman ilerledikçe gelişiyordu. Dilden dile aktarılırken dallanıp budaklanan destanlara benziyordu.
Benden yüzümü bilmeden korkuyorlardı. Peki ben o kadar tehlikeli biri miydim? Şimdilik öyle hissetmiyordum; ancak geliştiğimi biliyordum. Gelişmek için tüm günümü harcıyordum.
Asi'ye benziyordum. Tehlikeye dönüşüyordum.
Hala elimde tuttuğum silahta bunu onaylıyordu. Bu karanlık dünyayla bütünleşiyordum. O benim içime işlemiyordu, ben bile isteye ona karışıyordum. Artık geri dönüş yoktu.
"Yağmur?" Savaş'ın sesiyle kendime geldiğimde, hedefte olan bakışlarımı ona çevirdim. "Ne dedin?" derken, sessim bana ait değil gibiydi. Bir anda düşüncelerimden koparılmak, beni affallatmıştı.
"Şimdi kendin dene. Silahı düzgün tutarsan zaten pek geri tepmeyecektir. Korkmana gerek yok." Elimi bıraktı ve birkaç adım geriledi.
Gözlerim hedef tahtasının sınırlarında dolaşırken, hala söylediklerini düşünüyordum.
Asi'yi düşünüyordum.
************
Günün büyük bir bölümü Savaş'ın yanında, hedef çalışmak ile geçmişti. İki kutu mermiyi hiç etmiştim ve atışlarım hep ilk çemberin yakınlarında dolaşmıştı.
Savaş'la ayrıldıktan sonra, Zeynep'in yanına gelmiştim. Saatlerce antrenman yapmıştık. Savaşlar yaklaştığı için salon artık dahada kalabalıktı. Bu beni daha da hırslandırıyor, adeta kampçılıyordu.
"Gerçekten böyle mi söyledi?" dediğinde başımı salladım. O gün Buğra'nın dediklerini sahiden de Zeynep'e anlatmıştım.
Role girmeye çalışarak, ellerimi direksiyonu tutuyormuş gibi kaldırdım. "Zeynep beni öldürecek. Aynen böyle dedi." Sesimi değiştirerek konuştuğumda gülümsedi. "Doğru demiş." derken yüzündeki gülümsemeye karşın, sesi neşesiz geliyordu.
"Bir şey mi oldu?" Başını iki yana sallayarak ayağa kalktı. Bana uzattığı su şişesini aldığımda işittiğim . "Sorun yok. Ben gideyim artık. Terledim, duş almam lazım." diyerek bir anda yanımdan ayrıldığında gidişini izledim.
Sudan büyük bir yudum alarak ayağa kalktım. Şişeyi yere bırakırken, daha şimdiden ölü gibi hissediyordum ancak; antrenmana devam etmeliydim. Buna mecburdum.
Artık çete evinde dolaşırken duyduğum her şey, savaşlarla ilgiliydi. Bu içimdeki endişeyi daha net fark etmemi sağlamıştı. Savaşlarda ölebilirdim. Şimdiye kadar feda ettiğim her şey ve tüm çabam anlamsızlaşabilirdi. Bu yüzden Zeynep yeterli olduğunu düşünsede, bunu kabul edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çete Savaşları
Teen FictionGençlerin kendini denediği, ünlendiği ya da dibe gömüldüğü yerdi Karaduman Çeteleri... Herkesin hayali ise ya Yıldırım Çetesi'nde ya da Kara Çete'de olmaktı. Fakat Karaduman Çeteleri'nde bu o kadar da kolay değil. Savaşmadan hiçbir şey alamazsınız! ...