Beklettim, biliyorum. Ama şu sıralar yazmakta sebepsizce zorlanıyorum. Ortada bir sorunda yok yani.
3400 kelimelik bir bölümle karşınızdayım. Benim pek içime sinmedi ama umarım beğenirsiniz🌸
Medyadaki şarkının bölümde bahsi geçiyor. Bu yüzden çevirisini koydum. Bakmayı unutmayın.
İYİ OKUMALAR🌸
*****
2 hafta sonra
Geçip giden insan kalabalığının değişen görüntüsünü izlerken gülümsedim. Şehri örten kara inat, tüm cadde koşuşturan insanlarla doluydu. Böylesine canlı bir kalabalığı görmeyeli uzun zaman olmuştu.
"Gelemedik, kusura bakma." Kulağıma dayadığım telefonu, sesi daha iyi duyabilmek için yükselttim.
"Sorun değil Ilgın. Zaten size yeterince sorun çıkardım. Hem Savaş yardımcı oluyor. Endişelenme sen." dediğim sırada işittiğim kapı sesiyle, caddeyi izlemeyi bırakıp arkama döndüm. Sarıldığı atkı ve bereden dolayı sadece gözleri görünen Savaş'ı gördüğümde hafifçe kıkırdadım.
"Aklım sende kalacak ama neyse. Dikkat et kendine, Yağmur." dedi, Ilgın endişeli sesiyle. Yanıma gelen Savaş'ın uzattığı atkıyı alırken onu cevapladım. "Ederim. Kapatıyorum şimdi, çıkacağız. Görüşürüz."
Aramayı sonlandırdıktan sonra telefonu camın kenarına bıraktım ve elimdeki kırık beyaz atkıyı boynuma dolamaya başladım. Hareketlerim üzerimdeki kabandan dolayı kısıtlıydı. Bir de yara vardı tabi. Kerem, bu sabah istersem çete evine dönebileceğimi ancak tamamen iyileşmemin bir ayı bulacağını söylemişti. Son birkaç gündür normal tempoda yürüyebiliyordum. Ani hareketler yapmadığım ve koşmadığım sürece sorun yoktu.
"Hazırsan çıkalım." diyen Savaş'ı onaylayarak telefonumu aldım. Kapıya yöneldiğinde sakin adımlarla onu takip ettim. Buradan ayrılmak güzeldi; son günlerim sıkıcı geçmeye başlamıştı. Günlerini boş geçirmek, benim gibi birine göre değildi. Çetelerden önceki hayatımda da oldukça hareketiydim. Bu yüzden küçük bir odaya tıkılmak ve genellikle yalnız olmak iyi gelmemişti.
"Gülü, Satranç'ın arasına koydum. Tamamen kuruduğunda diğerinin yanına koyacağım." dediğimde, tam yanımda yürüyen Savaş bana kısa bir bakış attı. Ardından dudaklarını kapatan atkıyı aşağı çekti.
"Satranç mı?"
"Kitap olandan bahsediyorum. Kuzey ikinci ziyaretinde getirmişti." derken etrafı inceledim. Burası, küçüklüğümde bir kere gittiğimiz sağlık ocağına benziyordu sahiden de. Oldukça eski olduğu da belliydi. Duvarların renginin önceden beyaz olduğunu tahmin ediyordum; ancak zamanla soluk bir sarıya dönüşmüş olmalıydı.
"Kuzey kitapları sever." Bakışlarımı birkaç kişinin dolaştığı cansız koridordan çekerek Savaş'a baktım.
"Onu iyi tanıyorsun ve iyi anlaşıyorsunuz. Doğrusu aranızdaki bağı merak ediyorum. Ne zaman anlatacaksın? Anlatacağını söylemiştin." Bana cevap vermeden, elini belime koyarak beni merdivenlere yönlendirdi. Aklı başka bir yerde gibiydi.
"Görevde anlatacağım." dediği sırada merdivenleri inmeyi bitirdik. Kısa bir koridoru daha sessiz adımlarla tükettiğimizde, daha fazla konuşmadım. Bana cevap verse bile oldukça dalgın görünüyordu. Bu hali, bir şeyi kafama taktığımda ve düşüncelerimi ondan koparamadığımda büründüğüm uçuk ruh halini anımsattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çete Savaşları
Ficção AdolescenteGençlerin kendini denediği, ünlendiği ya da dibe gömüldüğü yerdi Karaduman Çeteleri... Herkesin hayali ise ya Yıldırım Çetesi'nde ya da Kara Çete'de olmaktı. Fakat Karaduman Çeteleri'nde bu o kadar da kolay değil. Savaşmadan hiçbir şey alamazsınız! ...