35.bölüm-karanlık

75 28 26
                                    


Kimilerinin kalbi, kimilerinin ruhu, kimilerinin de düşünceleri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Kimilerinin kalbi, kimilerinin ruhu, kimilerinin de düşünceleri.

Hava çoktan kararmış, nereye varacağımdan bi haber yaklaşık bir saattir takip ediyordum onu. Yoldayken Ayça'ya haber vermiştim gelemeyeceğim eve diye. Fakat sorun şu ki, artık eve gidince her şeyi Ayça'ya anlatmak zorundaydım. O da şüpheleniyordu bir şeylerden. Neyseki bugün geç gelecekti eve. Korku, endişe, kararsızlık hepsini aynı anda hissedebiliyordum. Ama en önemlisi de merak.. merakın insana neler yaptırabileceğini tartışmayalım bence.

Bu kovalamaca ne zaman bitecek diye düşünürken etrafıma dönüp baktığımda; neredeyse Bolu'nun en lüks yerlerinden birinde olduğumuzu fark ettim. Daha önce buraya hiç gelmemiştim. Ne işin var senin burada Rüzgar.. diye geçirdim içimden. O sırada bir villanın önünde durdu. Gözlerini eve dikti. Kalın bir ağacın arkasından onu izliyordum. Ne kapıyı çalıyor, ne de oradan ayrılıyordu. Dikkatlice onu izlerken yere oturduğunu fark ettim. Sırtını villanın duvarına yaslamış bir şekilde sadece bekliyordu. Boş yolları aydınlatan sokak lambasından yanan loş ışık sayesinde yüzünü rahatça görebiliyordum. Hüzünlü ve çaresiz görünüyordu. Hafifçe öksürdü ve burnunu tuttu. O an burnundan kan aktığını görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ağacın arkasından çıkıp koşarak yanına gidiyordum ki villanın kapısı yavaşça açıldı.

Rüzgar burnundaki kana aldırmadan oturduğu yerden kalktı. Villanın kapısı açıldığı an gördüğüm kişiyle ikinci bir şok yaşadım. Sadece nefes bile almadan Kaan'ın Rüzgar'ı evinin içine aceleyle aldığına şahit olurken vücudumdaki tüm hücreler kaskatı kesilmişti. Yere çömelip sırtımı ağacın arkasına yasladım. Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu ama kağıtta yazan adres buradan başka bir yer de değildi! Sessizce oturduğum yerden ayağa kalktım. Villanın kapısının önünden hızlıca geçip evin arka tarafına doğru dolandım. Yüksek duvara bakarken derin bir nefes aldım.

"Hadi bismillah." dedim ve tüm gücümle kendimi duvarın üstüne attım. Kollarımla duvarı tuttuktan sonra tırmandım ve sessizce bahçeye atladım.

Atlamanın etkisiyle sağ bileğim hafif burkulmuştu ama katlanamayacağım bir ağrı değildi. Evin arka bahçesinde dolanırken perdeleri açık olan salonu görünce gülümsedim. Tam o sırada ikisi de içeriye girince hızlıca kendimi çam ağacının arkasına attım. Kaan Rüzgar'ın burnundaki kanı peçeteyle siliyor, aynı zamanda su içiriyordu. Rüzgar Kaan'ın elindeki bardağı elinden aldı ve hızlıca yere attı. Bardak paramparça olurken Kaşlarım havaya kalktı.ilk defa Rüzgar'ı bu kadar fevri görüyordum. Neydi onu bu kadar sinirlendiren şey?

Kaan sakinliğini hiç bozmadan derin bir nefes aldı. Beden diliyle bir şeyler konuşuyorlardı ama bakış açımdan net göremiyordum. Biraz daha yaklaşmam gerekiyordu. O sırada sağ tarafımda duran çardak gözüme çarptı. Etrafı kalın ahşapla kaplanmış olan çardağa geçtim hızlı bir hareketle. Beni buradan görmelerine imkan bile yoktu. Olayların tuhaflığının karşısında ne tepki vereceğimi kestiremiyordun. Şu an kadrajımda Rüzgar vardı. Ve dostlar.. ilk defa onun gözlerinde öfkeye şahit oluyordum. O sırada Rüzgar konuşmaya başlayınca dikkatlice onları izlemeye koyuldum.

"Hiç bir şey umrumda değil! Sen ondan uzak duracaksın. Buraya bana şefkat göster diye gelmedim!"

"Sana içimden geldiği için şefkat gösteriyorum. Sen onlar gibi değilsin."

Bu iki diyalog kafamı almak bullak etmeye yetmişti. Gözlerim şaşkınlıkla açılmış, kaşlarım anlamsızca çatılmıştı. O sırada Rüzgar'ın burnundan tekrardan kan geldiğini gördüm. Endişeyle yanına gitmeye yeltendim fakat yapamadım. Şimdi olmazdı. Kaan ona bir şeyler diyordu ama o aldırmıyordu. Çaresizce yere oturdu. Ben de oturdum. O an tekrardan konuşmaya başladı.

"Ben öleceğim yakında farkında mısın? bırak son günlerimi onunla geçireyim. Ve onun kılına zarar verirsen seni asla affetmem!"

Buraya bana şefkat göster diye gelmedim!

Sana içimden geldiği için şefkat gösteriyorum.

Onun kılına zarar verirsen seni asla affetmem.

O an vücudum öyle bir titredi ki, gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım. 'Yanlış anlamışımdır, yanlış görmüşümdür.' dedim kendi kendime. Başımı o kadar hızlı sallıyordum ki midem bulandı. Beynim duyduklarımı reddetiyordu. İyice kayışı koparıyordum ki o an telefonuma gelen mesajla irkildim.

Hızlıca telefonu elime aldım. Mesaj Ayçadandı.

Ayça
-Bana attığın ilacı araştırdım Esin. Lenfoma kanser tedavisi için  kullanılan bir ilaçmış. Pek sık gördüğüm ve duyduğum bir şey de değil. Bir sorun yok değil mi Esin?

Ağlamamak için ellerimle ağzımı kapattım. Başımı iki yana salladım. "Hayır.. gerçek olamaz hayır.." diye haykırdım sessizce. Bir kaç dakika tepki bile veremedim içinde bulunduğum duruma. Öylece başımı yere eğmiş duruyordum. Derin bir nefes aldım. Hafifçe tekrardan onlara doğru döndüm. İster istemez kalbim sızladı. O kadar masum bakıyordu ki. Derin derin nefesler alıp başımı gökyüzüne çevirdim. Karanlık.. hiç bu kadar karanlık gelmemişti gözüme.

MATEM RÜZGÂRI [F•]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin