Ruhların en çokta sevgiye ihtiyacı vardı.Ağustosun ılık havasında yağmur şiddetle yağmaya devam ederken oturduğum yerden düzeldim. Elimdeki içeceği içerken o da hafif yudumlar alıp bana bakıyordu. Bense gülmeme engel olamıyordum. Çünkü özel tarifim diye tutturduğu içecek bizim salepti dostlar.
Kaşlarını çatarak bakarken daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladım."Rüzgar bu salep." dedim hafif gülerek. Gözlerini devirdi ve kahveyi bana gösterdi.
"Ama ben tarçın da koyuyorum. Hem bu daha güzel değil mi ki?"
Masum masum kanıtlamaya çalışıyordu kendisininkisinin daha farklı olduğunu.
"Evet, seninkisi daha güzel. Bana her geldiğimde yapar mısın?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Bir kaç saniye hiçbir şey demeden yüzüme baktı. Sonra hafifçe gülümsedi.
"Yine gelirsen yaparım."
"Davet edersen yine gelirim."
"Davet etmezsem de yine gel."
Hiçbir şey demeden bir kaç saniye bir birimizin yüzüne baktık. Ardından o başını önüne eğdi, bense cama çevirdim. Bugün bana kendini anlatacaktı ve doğru zamanı arıyor gibiydi. Konuşmadan öylece durdu, benim gibi yağan yağmuru izledi bir müddet.
"Çok tuhaf bir çocukluk geçirdim biliyor musun?" dedi acı bir tebessümle. Hiçbir şey demeyip anlatması için zaman tanıdım ona. O ise yerinden kalktı ve ahşap şifoniyerin ilk çekmecesini açtı. İçinden tahminimce fotoğraf albümünü çıkartırken an yere bir şey düştü. Gözlerim hafif açıldı, kaşlarım kalktı. Rüzgar'la ilk tanıştığımız zaman taktığım fularımdı o.. aceleyle yerden aldı ve tekrardan çekmecenin içine koydu. O gün kaybolduğunu tahmin ettiğim fularımı alıp saklamış mıydı?
Yüzüne bakmadan hafifçe gülümsedim. Elinde bir fotoğraf albümü, defter ve kalemle gelip yanıma oturdu.
"Beden diliyle değilde yazarak anlatsam olur mu?" diye sordu. Başımı önüme doğru salladım. Resimleri sehpanın üzerine koyup yazmaya başladı. Bense onu izliyordum o süre de. Acaba neden yazarak anlatmak istiyordu? Belki de yazmak onu iyileştiriyordu. Aradan on beş dakika kadar bir zaman geçti ve yazmayı bitirip defteri bana uzattı. Okuyup okumamakta kararsızdım. Kaldıramayabilirdim okuduklarımı. Onun geçmişini okumak, bilmek istiyordum ama kararsızdım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve okumaya başladım.
Ben pek normal çocuklar gibi değildim. Hep
içime kapanık ve hayal dünyasına yaşayan biriydim. Yine de sokakta oynayan çocukları görünce ben de onlarla oynamak isterdim. Eğlenceli gelirdi bana:) genelde dışlanırdım arkadaşlarım tarafından. Onlarla konuşamadığım, onları doyamadığım için beni pek sevmezlerdi. Ben hep eksik olduğumu hissettim.Derin bir nefes aldım. Gözlerim dolu dolu okumaya devam ettim.
Hayatta sahip olduğum en değerli insan ise annemdi. Benim tek arkadaşımdı. Bazen işleri olduğu için eve geç gelirdi ama benimle ilgilenmeyi ihmal etmezdi. O.. o çok güzel bir kadındı. Görüp görebileceğim en güzel kadındı annem. Benzersiz bir asilliği vardı. Sonra ansızın bir gün geldi. Her şeyin sıradan olduğu bir kış günü. Annemin eve gelmesini bekliyordum. Sonra.. o güzel kokusunu özledim. Ne kadar çocukça değil mi? Hoş henüz beş yaşındaydım nasıl olsa. Odasına girdim uysalca. Annemi yerde yatarken gördüm. Aklımın ucundan bile geçmezdi o soğuk bedeninin bir saat öncesine kadar can verdiğini. Sadece başını okşadım ve saçlarını öptüm. Biliyor musun Esin.. bazen sevdiğin insanın hayatından ne zaman çıkacağını bilemiyorsun. Annem öleli 20 sene oldu. Bir kere bana oğlum dediğini duyamadan öldü, ona bir kez bile anne diyemedim ben de. Yine de o sıcaklığı hâlâ aklımda. Zaman.. Esin.. o kadar acımasız ki, insanlardan bile daha acımasız.