İyi okumalar diliyorum.
------- ------ ----- ---- --- -- -🌠
"Artık onun için çok geç, bir şey yapamayız.''
Onun netliği karşısında şaşkına dönerken beni kuvvetli şekilde mekiğin yönüne doğru çekiştirdi. Kafamı iki yana sallayıp var gücümle kolumu kendime doğru çektim.
"Bırak beni ve git geç kalacaksınız."
"Seni burada bırakmam, seni öldürürler."
Elimi köşenin ardına doğru sallarken konuştum.
"Buna göz yumamam biz barışı istiyoruz, bunu değil."
Fısıltılarım tıslamalar gibi çıkıyordu. Sanki ağzımdan çıkan sözcükler Sude'ye ulaşmadan havada zerrelerine ayrılıp yok oluyordu çünkü Sude'nin kolumu sıkıca kavrayan parmakları hala yerinde duruyordu.
Roketin tahliye kapısının kapanmaya başladığını görünce ayağa kalkıp beni sürüklemesine izin verdim. Sude içeri girince var olan tüm gücümle onu iteleyip roketin zeminine düşmesine neden oldum. Kendimi cam kapıdan son anda dışarı çıkardım. Cam kapı büyük bir tıslama sesi çıkarıp hava kilidinin kapandığını belirtirken Sude cam kapıya elini koymuş hüzünle bana bakıyordu. Gözünden süzülen yaşlar ölüm fermanımın imzaları gibiydi.
Arkasında kalan diğer kızlar sevinçle hoplayıp zıplayarak Sude'nin yanına geldiğinde beni görmüş ve donakalmışlardı.
Gizem camı yumruklamaya başladığında diğer kızlar onu anında durdurmuştu. Hepsine yüzüme yerleştirdiğim zorlama bir gülümsemeyle el salladım. Kompozit metal kapı yavaşça cam zemini örterken burada kalma nedenime doğru hızla yürüdüm.
Atlas az önce sırtını verdiği duvara doğru yaslanıp yere kadar kaymış ve üniforması bedeninden çıkan kan ile ıslanmıştı. Atlasın baygın bakan gözleri beni bulunca kendini toparlamaya çalıştı. Elini belindeki silaha doğru atınca kaşlarımı ve ellerimi yavaşça havaya kaldırdım. Terden parlayan çehresini kendini koruma amacıyla çattı.
"Sana zarar vermek için seni kendi haline bırakmam bile yeterli olur. O yüzden lütfen." Dedim ve ona doğru bir adım yaklaştım.
Eli silahından uzaklaşıp güçsüzce yan tarafına düşerken sağ tarafına geçip yere diz çöktüm. Ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Yardım çağırmam ise diğerlerinin buradan ayrılma meselesini baltalardı bu yüzden onlar ayrılana kadar beklemem gerekiyordu.
Atlas'ın gözleri üzerimde geziniyor ve ne yaptığımı kavramaya çalışıyordu. Bilgisizliğimden ötürü kendimi çaresiz ve yok gibi hissediyordum. Bir şeyler yapmak adına elim istemsizce midesinin biraz altında olan ve parlak kırmızı kanın hızla aktığı yerin üzerine kapandı. Tek istediğim vücudunu terk eden kanı olduğu yerde tutmaktı. Atlas önce elime baktı sonrasında ise zor anlaşılan bir kaç kelime sayıkladı.
"Yardım çağır."
Roketin olduğu tarafa bakıp kafamı iki yana salladım. Kalkış gerçekleşmeden kimseyi çağıramazdım.
"Biraz daha dayanman gerek, çok az daha."
Atlas ben konuşurken anlamaya çalışan gözlerle beni seyrediyordu fakat her geçen saniye gözleri kayıyor, odağını yitiriyordu. Gözlerini açık tutmak için gösterdiği çabayla göz kapakları titriyordu. Gözbebekleri örtülürken kafası omzuna doğru düştü. Kafasını iki elimle tutup kendine gelmesi için sarstım. Saçları buz gibi teriyle ıslanmış yüzüne yapışıyor, gözlerine giriyordu. Bir elimle saçlarını geriye doğru itip konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gezegene Tek Yön
Ciencia FicciónDarbeyle bölünmeye çalışılmış dünyanın başarısız kesiminin denek olarak kullanıldığı dönemde Mars'ta tutsak edilmiş küçük kız büyür ve dünyanın düzenini yeniden kurabileceği bir fırsat keşfedince tehlikeli sularda yüzen bu grubun içerisine dahil olu...