Dünya 1
"Şimdi nasılsın?" diye sordu Robert, şöminenin önünde oturan adama bakıp.
Steve açık maviliklerini esmer adama çevirdi ve hafifçe tebessüm etti. "Daha iyiyim. Sayende."
Robert omuzunu silktikten sonra örtüyü Steve'in omuzlarına koydu ve ayağa kalktı fakat Steve adamın kolundan çok nazik bir şekilde tutup biraz utangaç bir şekilde konuştu.
"Bir işin yoksa benimle kalır mısın?"
Robert en başta kolundaki nazik tutuşa daha sonra Steve'in yüzüne baktı ve içtenlikle gülümsedi.
"Buraya senin için geldik kaptan. Elbette kalırım."
Steve elini Robert'ın bileğinden çekip üstündeki örtüyü havaya kaldırdı. Robert, Steve'in ne istediğini anlayınca adamın yanına oturup örtünün bir ucunu da kendi omuzlarına aldı.
"Bana geçmişini anlatır mısın..?" diye sordu esmer adam. "Geçmişini merak ediyorum. Tabii istersen."
Steve içine derin bir nefes çektikten sonra karşısında yanan alevlere daha dikkatli bakmaya başladı.
"Annem hemşireydi babam asker. Sadece üçümüz vardık. Bir de babamın kız kardeşi. Fakat o tedavisi olmayan bir hastalığa yakalandı ve öldü. O günden sonra babam halamın ölümünü atlatamadı. İçkiye başladı. Devamında ise huzursuz bir ev. Bir gün askerden çağırdılar. Operasyon için ve bir daha geri gelmedi. Ben üzülsem mi sevinsem mi bilemiyordum. Babamın eksikliğini hep kalbimde hissediyordum ama en azından vücudumuzda morluklar olmuyordu. Annem benim her şeyim oldu, fakat geçimimizi sağlayamadığımız için başka bir yere taşındık. Annem hemşireliğe orada devam etti. Bu sırada sekiz yaşındaydım. Yan evde bir çocuk vardı...-"
"Bucky mi?" dedi Robert gülümseyerek. Steve de tebessümle kafasını salladı.
"Evet. Biliyor musun, aslında onunla arkadaşlığımız kavga ile başladı."
"İnanmam!"
"Topum yanlışlıkla onun kafasına değdi. Bu da onu sinirlendirdi ve...-"
"Seni dövdü?"
"Dövmesine gerek yoktu ki. Sadece tek bir tokat atsa zaten yerden kalmazdım ve o da öyle yaptı. Tabii benim burnum kanamaya başladı ve astımım tuttu. Bucky ise benim öleceğimi düşünüp kucağına aldı, gerçi yerde sürüdü dersem daha doğru olur, ve hastaneye götürdü. Annem geldi, bana ne olduğunu sorunca düştüm dedim...-"
"Bucky'nin yaptığını söylemedin yani?"
"Hayır çünkü söylersem daha kötü bir şekilde döver sandım..."
Robert büyük bir kahkaha attı, Steve ise gülerek kafasını iki yana salladı.
"Daha sonra evime geldi, benden özür diledi. Oyunlar oynamaya başladık. Artık tek değildim. Hem annem hem Bucky vardı..." Steve'in gülümsemesi yavaş yavaş solmaya başladı. "Dokuz yaşımda ise annem hastalandı. Bulaşıcı bir hastalıktı bu yüzden eve gelmedi. Aylarca Bucky'de kaldım. Annesi daima bana annelik yapardı ama bilmiyorum, hangi kadın gerçek bir annenin yerini tutabilir ki..?"
Steve içine titrek bir nefes çektikten sonra hafifçe yutkundu.
"Hastaneye giderdim. Saatlerce annemi camın arkasından izler ve ağlardım. Bucky ise hiç usanmadan, sıkılmadan gözyaşlarımı silerdi. 6 ay bu şekilde oldu. Bir gün hastaneye gittiğimde annemin yatağı boştu. Çocukluk aklı, aklıma kötü bir şey gelmedi. Annem iyileşti dedim. Evde beni bekliyordur o şimdi. Bucky, Amara teyze lütfen eve gidelim. Bucky benden daha büyük olduğu için durumu anlamıştı. Amara teyze ise bana burukça gülümsüyordu ve ben hâlâ anlamamıştım. Neden gitmiyoruz, annemi çok özledim, ona sıkıca sarılacağım. Kokusunu içime çekeceğim tarzında cümleler kuruyor sevinçle zıplıyordum. Ta ki sedyenin üstündeki annemi görene kadar. Eli aşağıya sarkıyordu. Teni beyazdı, normalde de beyazdı ama bu sefer, bu sefer normal değildi. Gözleri kapalı öylece uyuyordu. Nereye götürüyorlar annemi dedim, peşinden koşmak istedim ama Bucky beni sıkıca tutup sarıldı ve başımı göğsüne bastırdı. Çok net hatırlıyorum. Bucky'den bir hıçkırık sesi duymuştum. Her saniye bana daha sıkı sarılıyordu. Kendimi ondan çekmek istedim ama başaramadım. En sonunda o bıraktı beni. Arkamı döndüğümde annemin gitmiş olduğunu gördüm. Oysaki eğer izin verselerdi ben onu uyandırıp evimize götürürüm diye düşünüyordum..."
Steve kıkırdadı ama içinde sadece hüzün vardı.
"Bir daha hastaneye gitmez olduk. Üç gün sonra mezara geldik. Çok kalabalık değildi. Bir tabut gömdüler ve ben o tabutun içinde kim var bilmiyordum. Yani aslında biliyordum, ama bilmemezlikten gelmek daha az yakıyordu canımı... Her neyse, bu acı da bir şekilde geçip gitti. Ben on iki yaşıma kadar Bucky ile kaldım ama daha sonra kendi evimize geçtim. Tabii Bucky bunu hiç istememişti ama artık büyümüştüm. Yere düştüğümde başka birinin kaldırmasını bekleyemezdim. Kendi ayaklarımın üstünde durmalıydım ve durdum da. Sadece Bucky her zaman benim destekçimdi. Hastalandığımda bir bebekle ilgilenir gibi ilgilendi, krizler geçirdiğimde beni sakinleştirirdi. O olmasaydı şu an burada olamazdım belki de. Devamı ise belli. Askerlik, serum, savaş, Bucky'i kaybedeşim ve uçak."
Robert söyleyecek bir şey bulamamıştı. Dinlerken bile kalbi acırken bunu yaşamanın berbat olacağını ve hiçbir kelimenin bunu telafi edemeyeceğini biliyordu. Bu yüzden tek yapması gerekeni yaptı.
Steve'e sıkıca sarıldı.
Steve bedeninde Robert'ın kollarını hissettiğinde gözlerini kapatıp hafifçe sola döndü ve o da esmer adama sarılıp kafasını adamın omuzuna koydu.
"Hayatımı anlattığım tek kişinin." diye mırıldandı sessizce. Bununla beraber Robert'ın kendisine daha fazla sarıldığını hissetti ve bu içini yumuşacık yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evreɴ » TonyStark×ChrisEvans RobertDowneyJr.×SteveRogers
FanfictionZaman makinesinin yanlış çalışması sonucunda evrenler karışır. Tony Stark × Chris Evans Robert Downey Jr. × Steve Rogers [MCU İle Birçok Yeri Bağlantılıdır]