27. Bölüm-- Davet

1.7K 91 34
                                    

  Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba :D Ve işte yeni bölüüm...

Davet Jackson'ların büyük bir bahçesi olan 3 katlı yalısında idi. Bahçenin girişi özenle süslenmiş hiçbir sey eksik edilmemişti. Hava henüz kararmasa da ay gökyüzündekini yerini almıştı. İçerisi şimdiden dolmaya başlamış gibi görünüyordu. Beacon Hills küçük bir kasabaydı ve bu gece herkes davetliydi.

  Arabadan inip önce bir süre evi süzdükten sonra bahçe kapısına doğru yürümeye başladık. Jack kolunu bana doğru uzattı ve o sempatik gülümsemesini takındı. Gülerek karşılık verdim ve yavaşça koluna girdim. Onunla yan yana yürümek bile kalbimin ritmini şimdiden değiştirmişti. Beynime emirler vermeye başlamıştım bile. Lütfen, yanaklarım kızarmasın lütfen. Böyle bir kalabalığın içinde bir paylaçoya benzemek en son isteyeceğim şeydi çünkü.

  "Vay canına! "

Şaşkınlığını daha fazla gizleyememişti Nadia. Burası gerçekten büyüktü. Ev demek yetersiz kalırdı. Daha çok bir saray yavrusu gibiydi.

  Kapıda bekleyen Jordan'ı gördüğünde Nadia bize bir bakış atıp önden önden yürümeye başlamıştı. Bu ikisi arasında bir şeyler olacağına karşı içimde bir his vardı. Ve gerçek şu ki hislerim genelde beni yanıltmazlar.

  Görkemli bir kapısı olan eve girmek üzereydik. Her yer sarı ışıklarla aydınlatılmıştı. Ancak bu rahatsız edici değildi. Yerde, merdivenlerden başlayıp evin içine kadar giden kırmızı bir halı vardı. Ev daha çok antika eşyaların hakim olduğu ancak çok dikkat çekici bir yerdi. Burayı genelde kasabada önemli olan durumlarda kullanırlardı. Çok küçükken geldiğimi hatırlıyordum.

Kapıdan girerken sanırım Jack'in kolunu biraz fazla sıkmıştım. İrkilerek bana döndüğünde bunu yaptığımı ancak fark ettim.

"Hey! Bu kadar kasılmana gerek yok. Sakin ol. "

Hah bana diyene de bak. Arabadan indiğimizden beri dik durmaya çalışıyordu. Kendini kasarak yürüdüğünü anlamak için kör olmak gerekirdi. Ama bunu söylediğinde sakinleşmem gerekirken daha fazla gerilmiştim. Yavaşça yutkundum ve bacaklarımın titremesini engellemeye çalıştım.

"Sanırım gördüğüm en güzel kızsın. "  dedi yavaşça kulağıma eğilerek.

Yanaklarımın kızardığından emin bir şekilde ona döndüm ve gülümsedim. Gözlerinin içine bu kadar yakından bakıyor olmak. Tarif edilemez bir lütuftu.

Kalabalığı yararak asıl salona gelebilmiştik. Arkadan çalan ve neredeyse çok duyulmayan piyano sesi oratama garip bi rahatlama vermişti.

  Ardından kendimize içecek bir şeyler alıp diğerlerini izlemeye başladık. Çok geçmeden Jackson salona girmişti. Belkide hep buradaydı ben fark etmemiştim. Her gelen sarılıyor ve tahminimce geçmiş olsun dileklerini iletiyordu. Gerçekten hiç umut yokken birden iyileşmesi herkesin kafasısnda soru işareti oluşturmuştu. Ancak bunun tıbbı bir karşılığı varsa da adı sadece, mucize olabilirdi. Gidip de onlara Malia'nın kanıyla tekrar hayatta olduğunu söyleyecek değildik. Bu sadece bizim aramızda olan diğer sırlardan bir diğeriydi. 

   Annem ve babamında burda olduğunu yeni fark etmiştim. Aslında şuanda neredeyse bütün kasaba buradaydı. Ve biraz daralmaya başladığımı hissettim. Kalabalık ortamlarda nedense hep böyle hissediyordum. Duvarlar üstüme üstüme geliyor ve sanki birazdan boğularak ölecekmişim gibiydi. Jack' kendime çekerek sadece onun duyabileceği bir seste konuşmaya başladım.

"Hava alıp gelsek nasıl olur? "

'Tamam' anlamında başını salladı ve yine kalabalığın arasından sıyrılıp dışarı çıktık. Bahçe gerçekten çok güzeldi. Büyük ve yemyeşildi. Hava biraz rüzgarlıydı ancak ben üşüyordum. Kollarımı birbirine bağladım.

BİR GENÇ KIZIN SIRLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin