BÜYÜK SIR

105 25 30
                                    

Ben hâlâ anlam veremiyordum. Bu olan şey gerçekten çok saçmaydı. Çünkü onu atlattığımdan emindim. Nasıl oldu da bir anda karşımda belirdi?

Ben ağaca yaslanmış bir şekilde duruyordum ve o da iki eliyle ağacın etrafını tutuyordu. Önce bağırdım ama Kimse yoktu orda bizden başka.

"BIRAK BENİ NE İSTİYORSUN BENDEN? KİMSİN SEN!?" Dedim bağırarak.

"Bak sınırlarını zorluyorsun. Bana sadece seni götürmem söylendi. Şimdi zorluk çıkartma ve yürü." Dedi sert bir ses tonuyla.

"Gelmek istemiyorum dedim sana neyden bahsediyorsun? Kimsin? kimin için çalışıyorsun nereye götüreceksin beni?" Diye yineledim sorumu.

"sana yürü dedim!" Dedi Kolumdan tutarak.

Ben ne kadar direndiysem de olmadı kaçamadım. Ben yürümeyince beni zorla çekiştirerek götürdü. Fakat tuhaf olan birşey daha vardı. Normal bir insana göre eli daha ağırdı. Hatta normal bir insandan 10 kat daha ağırdı. Canım epeyce yanmıştı. Bileğimi çok sıkıyordu ve ben artık dayanamıyordum ağlamaya başlamıştım, Bileğim morarmıştı.

"Tamam bırak kolumu yürüyeceğim canım çok yanıyor. bırak dedim!" Diyerek kolumu ondan kurtarmaya çalıştım."

"Çok konuşuyorsun sen sinirimi bozmaya başladın." Dedi umursamaz ve sert bir tavırla.

Hem canım yanıyordu hemde artık yürümekten çok yorulmuştum. Sonra o bana döndü ve konuştu.

"Çok yavaşsın sen, şimdiye 10 saniyede varmıştım gideceğim yere. Hızlan biraz!" Dediğinde gözlerimi kocaman açıp ona baktım.

"Ya beni bırak artık yoruldum canım yanıyor lütfen!" Dedim bir ümit bırakmasını beklerken.

Gerçekten çok yorulmuştum. Sonra o bir anda durdu ve bileğimi de bıraktı. Ve sonra ani bir refleksle beni belimden tutarak kendine doğru çekti. Ürpermiştim doğrusu ve birazda utanmıştım. Gözlerimiz, dudaklarımız, tenimiz o kadar yakındık ki...
Yaklaşık 10 saniye boyunca göz gözeydik. Sonra kendime geldim ve onu güçlü bir şekilde ittim. Ama yere düşmedi Onun yerine ben düştüm. Çok garip vücudu o kadar sertti ki o düşecekken ben düştüm.

"Aptal kız ne yapıyorsun kendine zarar verecektin az daha!" Dediğinde yerden kalkarken cevap verdim.

"Sende öyle bakmasaydın bana."

"Nasıl bakmasaydım?"

"Her an yiyecekmiş gibi." Dediğimde dudakları yana doğru kıvrıldı.

"sende kokuyorsun ama. Şuana kadar kendimi zor bile tuttum eğer biraz daha burada durmaya devam edersek diğerleri tarafından yem olacağız kalk ve yürü." Dediğinde gözlerimi kocaman açıp ona baktım.

"ne demek istiyorsun ne kokması? Ne yemi?" Dediğimde cevap vermeden yürümeye devam etti.

Ne demek istediğini anlamamıştım. Ne kokuyordum? Ve ne yem olmasından bahsediyordu? 5, 10 dakika sonra sanırım gelmek istediği yere gelmiştik. Bir anda yine durdu kulübeye benzer bir yer vardı çok değişikti. Buraları, bu kasabayı avucumun içi gibi biliyordum. Ama daha önce buraya hiç görmedim.

"Neresi burası? niye getirdin beni buraya?" Diye sorduğumda kolumdan tutarak kapıdan içeriye soktu beni.

"Yine gevezeleştin sen geç içeriye."

Kapıdan içeri beni hızlı bir şekilde fırlattı. Yine yere düşmüştüm, Canım yine acımıştı.

"ne yaptığını sanıyorsun sen?!" Diye sorduğumda umursamaz bir tavırla cevap verdi.

AŞAĞI DÜNYA'LILARIN KASABASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin