Evet arkadaşlar selam. Geçen gün paylaştığım duyuruya yaptığınız güzel yorumlar için teşekkür ederim. Bir karar verdim. Eğer o hikayeyi şimdi paylaşırsam bu hikayeyi biraz aksatabilirim. Bu yüzden bu hikayeyi final yapıp öyle diğer hikayeye başlayacağım. Haydi hayırlısı. Final'i 20. bölümde falan yapmayı düşünüyorum. Öyle çooook uzun yazamam ben, sonra olay kalmıyor ben de saçmalamaya başlıyorum. Tadında bırakmak en iyisi bence. Ayyhh neyse çok konuştum.
Bu bölüme gelelim, biraz ekşınlı bir bölüm yazmaya çalıştım. Haydi hayırlısı. İyi okumalar!
Luhan önce Minho’yu gördü. Hemen ardından beni. Sonra gözleri kollarımıza kaydı. Ve yüzü kızarmaya başladı…
Ayağa kalkıp “Sizin ne işiniz var burada?” dedi. Şeytani bir gülümseme eşliğinde “Minho ile yemeğe çıkmıştık siz de mi buradaydınız?” dedim. İyice sinirlenmiş ve gerilmiş gibiydi. Seohyun hiçbir şeyden habersiz bana sarıldı ve “Haydi siz de bizimle oturun!” dedi.
Bunun üzerine Minho “Ama biz… Baş başa yemeyecek miydik Yuri?” diyerek lafa atladı. Evet, kesinlikle ayrı bir masaya oturmalıyız ve onları kıskandırmalıyız.
“Evet, Minho haklı biz baş başa yiyecektik o yüzden, siz yemeğinizi yiyin biz de şu yandaki masaya oturuyoruz.” Dedim ve Minho’nun ELİNİ tutarak onu masaya sürükledim. Giderken Luhan denen spastik özürlüye bakış atmayı da ihmal etmedim. O kadar terlemişti ki gömleğinin bir düğmesini açtı ve su içti. Ha ha ha. Ben demiştim sana Luhancığım, el mi yaman bey mi yaman diye. Ama sen ne yaptın, dinlemedin. Ne yapayım yani sen kaşındın.
Minhocuğum ile beraber masaya karşılıklı oturduk. Garson hemen dibimizde bitti. “Hoşgeldiniz…” oldukça heyecanlı görünüyordu.
“Hoşbulduk.”
“Ne alırdınız?”
“Daha karar vermedik, 5 dakika sonra gelir misiniz?” dedim.
“Tabii. Şey… Ben SNSD’nin çok büyük bir hayranıyım da… İmzanızı alabilir miyim?” dedi ve cebindeki kalemi çıkarıp bana verdi.
“Tabii… Nereyi imzalamalıyım?” dedim.
Boynunu göstererek “Burayı…” dedi. Tövbe bismillah sapık mıdır nedir boynunu gösteriyor. Minho’ya bakış attım. Sonra adamın elindeki kalemi alıp boynuna imzamı attım.
“Çok teşekkürler! 5 dakika sonra geliyorum…” dedi ve gitti.
Garsonun gitmesi üzerine Minho “Bu da neydi?” diye sordu. Bilmem anlamında kafamı salladım.
Bu sırada Seohyun bize seslenerek “Az önce ben de ensesini imzaladım!” dedi. Haha hikayen çok komikmiş Seocuğum ama biz şuan Minho ile baş başa özel akşam yemeği yiyoruz lütfen yani. Kafamı salladım ve Minho’ya döndüm. Luhan’ın meymenetsiz tipine bile bakmadım.
“Evet… Ben özel soslu yarım pişmiş biftek alacağım. Sen ne alacaksın?” dedi.
“Ben de ıhm… ıııııı…” Tamam yalan söylemiyim ne alacağıma karar verememiştim. Göz ucuyla Seoların masasına baktım. Hımm Seohyun ne almış lan öyle göremiyorum. Oha o nasıl bir yemektir o nasıl bir midedir tövbe tövbe. Elimdeki menüyü biraz daha karıştırdıktan sonra “Kıymalı soslu spagetti.” Dedim.
“Oha o kadar lüks bir yere gelmişiz bunu mu istiyorsun?” dedi.
“Canım bunu çekti ne var ya Allah Allah senin gibi masraf yapmıyorum.” Dedim. Gülümsedi.
“Ne? Komik bir şey mi?”
“Kızınca çok tatlı görünüyorsun.”
Oha ne dedi o oha. Oha bir saniye oha. Kızardım ve elimi “Asdkfjşsdfg yalancı yaa…” şeklinde salladım. Bunu yaparken çok sesli bir öksürük sesi duyuldu. İkimiz de Seoların masasına baktık. Luhan öksürük krizine girmişti. Ahahaha. Kıyamam yazık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Fanboy
FanfictionAslında içime doğmuştu benim adımı söyleyeceğin. Fakat inanmak istemiyordum. Çünkü biz seninle yakın değildik. Yoona varken ben mi? Böyle bir şeyin olması imkansız gibiydi. Adımın ilk hecesini söylediğinde kalbim çıkacaktı sanki yerinden. Ama sen ba...