Dünya, rüya içinde rüyadır. Ay gökyüzün de yükseliyordu. Gecenin ilerleyen saatlerin de gökyüzü berrak bir hal almıştı. Ağaçlarla kaplı korunun içerisinde ansızın iki çift ayak sesi duyuldu. Ağaçların gölgeleri ay ışığında ormanın koruyucuları gibi dim dik duruyordu. "Gerçekten her şeyin bu şekilde biteceğine inandın mı?" Ardından kısa bir kahkaha sesi duyuldu. "Bu kadar kolay mı?" Sesindeki alay ve küçümseme gülüşüne yansımıştı. "Bitmeyeceğini biliyordum." Buz dağlarını ortadan ikiye ayıracak kadar keskindi sesi. Bakışlarında, sesinde korkudan eser yoktu. "Onu bana vereceksin!" Öfkeyle kükredi genç adam. Bağırarak her şeyi elde edeceğini düşünmek onun en büyük yanılgısıydı. Buz kesen gözler hedefine baktı. İlk defa alay dolu bir gülümseme sundu göğe. "Asla." Hırçın ve öfkeli adam dayanamayarak diğerinin üzerine atladı. Bir kavga ki, çimlerin üzerine tane tane kan taneleri düşüyordu. Hırçın adam, hileyi severdi. Belinden ay ışığın da simsiyah parlayan bir alet çıkardı. Buz kesen gözler simsiyah metalin sesini duyduğunda bir an affalladı. Zamanı gelmiş miydi? Bu afallamadan hırçın adam faydalandı. Hızla diğerinin üzerine çıktı. Silahı tam göğsüne bastırdı. Bir saniye bile düşünmeden tetiği çekti.