AÇİNA ¦ Vatana Meftun Kadınlar Serisi I
  • Reads 3,105
  • Votes 251
  • Parts 11
  • Reads 3,105
  • Votes 251
  • Parts 11
Ongoing, First published Jul 30, 2022
Vatana Meftun Kadınlar Serisi I


Hançer kadar keskin ve çiçekler gibi ince  bir kadının hikayesi... 

ASLI GÜRLER 



"Ben sevemem Oğuz... Olmaz, yapamam bunu. Ben bir askerim, her geçen gün ölüme bir adım daha yaklaşırken birini sevemem, sen de sevme beni..." dedim acıyla. Dolan gözleri ile bana baktı;

"Aslı'm, yapma... Kendine de bana da acı çektirmeyi bırak artık kurbanın olayım. Ben senin asker olduğunu bile bile sevdim seni. Cesaretine aşık oldum ben senin... Ne olursa olsun asla benden seni sevmeyi bırakmamı isteme." dediğinde kendimi daha fazla tutmadım;

"Ben bir göreve gideceğim, aylarca görmeyeceksin beni. Tek bir haber dahi alamayacaksın benden. Yaralanacağım, vurulacağım hatta belki bir gün inşallah şehit olacağım. O zaman ne olacak?" dedim hışımla. Bana karşı oldukça nahif bir sesle;

"Vatan sağ olsun... Sen göreve gidersin ben seni gelene kadar beklerim  isterse on yıllar sürsün umrumda olmaz. Yaralandığında bebekler gibi bakarım sana... Şehit olursan da ağzımda tek cümle olur... Vatan sağ olsun..." dediğinde artık gardımı indirmiştim... Kollarımı boynuna sardığımda o da ellerini belime koyup beni iyice kendisine çekmişti;

" Seni seviyorum Oğuz... "

" Seni çok seviyorum Aslı'm... "

. 
. 
. 



-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-



" Yıldızını parlat, güneşini yak
Açıl ey gökyüzü, şehit geliyor
Cenneti Âlâ'yı lûtfeyledi Hak
Kat kat yarıl, yol ver, şehit geliyor" 






Kitapta adı geçen kurum, kuruluş, kişi ve olayların, gerçek ile bir bağlantısı yoktur. Tamamı hayal ürünüdür.
All Rights Reserved
Sign up to add AÇİNA ¦ Vatana Meftun Kadınlar Serisi I to your library and receive updates
or
#58mücadele
Content Guidelines
You may also like
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK by bosverdilan
83 parts Ongoing
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, henüz on sekizine yeni girmiş bir hastanın intihar vakasıyla karşı karşıya kalır. Hastasının vücuduna bırakılan izler onu adım adım kendi geçmişine götürürken, geleceğini aniden tanımadığı insanların dudakları arasında bulur. Asla geçmemiş geçmiş, verilmiş sözler, kurtarılan hayatlar, doğrultulan namlular, yalanlar, fermanlar ve aşk. Devrim gibi bir kadın, Urfa'nın göbeğinde destan gibi bir sevdanın koynunda bulur kendini. Koca düzene baş kaldırıp o düzenin minnet ettiğine yenilmekse ne aklının ne de kalbinin kabulüdür. *** "Ağlarsam ölürüm." derken sesim düz, çoktan kabullendiğim bu gerçeği ilk defa dile getirişime rağmen sakindi. Çoktan. Saatlere dökülürdü ama bana şehirler aştıracak kadar çok gelen o vakit. Vücudumun ağrısı ruhumun sancısının çok altındaydı. Onun gözleri bende olsa da ben boşluğa odaklanmıştım. Üzerimde olan bakışlarının ağırlaştığını hissettim. Fetih bana çok ağır bakıyordu. Sırtıma yüklenen çuvallar biraz daha bel bükmeme sebep oldu. "Neden," dediğinde ne dediğimi çok iyi anlamış da yersiz bir sorgulayışa bürünmüş gibiydi. "serçe misin sen?" Kaşlarım hafifçe havalandı, başımın ağrısı belirginleşti. Uzun süreden sonra ona bakan ben oldum. Söylediği şeyin altındaki anlamı yakalamaya çalışıyordum ama buna çok uzaktım. Bunu anladı ve dudakları kıvrılacak sandım. Halbuki gülümsemeye çok uzaktık. "Serçeler," yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırdı. "Ağlayınca ölürlermiş. Bu yüzden mi bunca zamandır gözlerinin kuruluğu?" Bu konuşmadan sonra onun serçesi olacağımı, hatta olduğumu bilemezdim. Tıpkı bu topraklarda serçeyi öldürmenin kadını ağlatmak olduğunu bilmediğim gibi.
Zeynep (Tamamlandı) by Jutenya_
42 parts Complete
Güzeller güzeli Zeynep... İki adam ve bir kadın. Afran'ın mutlu olmak istediği tek masal prensesi Zeynep'ti. Zeynep'in masalında aşık olduğu prens Afran'dı! Lakin masalın iyi adamı Kadir'di... O babası ve sevdikleri tarafından bir kuleye değil Mardin'de bir konağa hapsedildi. Afran konağın kapılarını kırarak girdi içeri fakat sevdasının Arafı değilde Afran'ı olarak kalmak istedi. Onu bir seçime mecbur bırakmadan arkasını dönüp çıktı. Kadir sarıp sarmaladı. Adamın kocaman bir yüreği ve yüreğini dolduran küçük bir Zeynep'i vardı. Afran'a sorsan kavuşamayan bütün masallar Zeynep'ti... Kadir'e sorsan yürek sızısıydı. Zaten Zeynep'e soran olmadığı için kimisine göre Leyla, kimisine göre Zin... Ne olmak istersen diye sordular, o an aklımda sadece Afran'a Zeynep olmak geldi. Onun tek dileği Afran'a Zeynep olmaktı ya, kaderde Kadir'e eș olmak vardı. Kavuşamayan tüm sevdalar Zeynep'ti! Üç ayrı insan. İki farklı din aynı dua... İki adamın Zeynep olan kalbi... Allah der ki; kimi benden çok seversen onu senden alırım... Ve ekler: "Onsuz yaşayamam" deme, seni onsuz da yaşatırım. Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçları dalları kurur, sabrın taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar. Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya. Olmaz dediğin ne olursa varsa hepsi olur..." Düşmem" dersin düşersin. "Şaşmam" dersin şaşarsın. En garibi de budur ya "Öldüm" der durur yine de ölmezsin. Üç kalp yandıkça yanıyordu. Öldük diyorlardı ama ölmüyorlardı. ZEYNEP KİTABIMIN KURGUSU WATTPADE ŞUANA KADAR HİÇ YAZILMAYAN BİR KURGUDUR. (Ç)ALINTI VEYA TAKLİT EDİLMESİ HALİNDE GEREKLİ HUKUKİ İŞLEMLER YAPILACAKTIR.
GECENİN İZİ by hisssizyazar
26 parts Ongoing
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı. Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı. Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu. İzem Karasu. Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı. Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı. İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı. Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı. .....
You may also like
Slide 1 of 10
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK cover
Lavin cover
SARKAÇ cover
Kara Gül  cover
Fındık Tarlası cover
Kocamın Patronu cover
Zeynep (Tamamlandı) cover
Mafya Bey'im/Texting✔️ cover
GECENİN İZİ cover
Kaybolan Yıllar| Asker & Savcı cover

SERÇEYİ ÖLDÜRMEK

83 parts Ongoing

Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, henüz on sekizine yeni girmiş bir hastanın intihar vakasıyla karşı karşıya kalır. Hastasının vücuduna bırakılan izler onu adım adım kendi geçmişine götürürken, geleceğini aniden tanımadığı insanların dudakları arasında bulur. Asla geçmemiş geçmiş, verilmiş sözler, kurtarılan hayatlar, doğrultulan namlular, yalanlar, fermanlar ve aşk. Devrim gibi bir kadın, Urfa'nın göbeğinde destan gibi bir sevdanın koynunda bulur kendini. Koca düzene baş kaldırıp o düzenin minnet ettiğine yenilmekse ne aklının ne de kalbinin kabulüdür. *** "Ağlarsam ölürüm." derken sesim düz, çoktan kabullendiğim bu gerçeği ilk defa dile getirişime rağmen sakindi. Çoktan. Saatlere dökülürdü ama bana şehirler aştıracak kadar çok gelen o vakit. Vücudumun ağrısı ruhumun sancısının çok altındaydı. Onun gözleri bende olsa da ben boşluğa odaklanmıştım. Üzerimde olan bakışlarının ağırlaştığını hissettim. Fetih bana çok ağır bakıyordu. Sırtıma yüklenen çuvallar biraz daha bel bükmeme sebep oldu. "Neden," dediğinde ne dediğimi çok iyi anlamış da yersiz bir sorgulayışa bürünmüş gibiydi. "serçe misin sen?" Kaşlarım hafifçe havalandı, başımın ağrısı belirginleşti. Uzun süreden sonra ona bakan ben oldum. Söylediği şeyin altındaki anlamı yakalamaya çalışıyordum ama buna çok uzaktım. Bunu anladı ve dudakları kıvrılacak sandım. Halbuki gülümsemeye çok uzaktık. "Serçeler," yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırdı. "Ağlayınca ölürlermiş. Bu yüzden mi bunca zamandır gözlerinin kuruluğu?" Bu konuşmadan sonra onun serçesi olacağımı, hatta olduğumu bilemezdim. Tıpkı bu topraklarda serçeyi öldürmenin kadını ağlatmak olduğunu bilmediğim gibi.