Beni kucaklayan bedenle uyandım. "Muaz?" Boynuna sarıldım. "Benim, geldim." Dayanamadım ve sesli ağlamaya başladım. Salona geçince beni bıraktı, sımsıkı sarıldı. "Çok özledim." Ben de çok özlemiştim. "Ne çok özlemişim." Ağlıyordu. Yüzümü avuçlayıp yüzümün her karışını öptü. "Ağlama." Olmuyordu, göz yaşlarımı dinmiyordu. "Ağlama iki gözüm, ağlama canan bildiğim." Alnını alnıma yasladı. "Çok özledim." Sımsıkı sarıldı. Meğerse ne büyük acıydı eşinden ayrı kalmak, ne büyük bir imtihandı. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım, bu sefer yüzünün her karışını öpen bendim. Onu o kadar çok özlemiştim ki. "Gitmem gerek." Bir söz bir yüreğe ne kadar ağır gelebilirdi? Bana bu söz çok ağır gelmişti. "Tamam." Başka ne diyebilirdim ki. Yüzümü avuçladı. "Âmine, sevdiğim..." Ağlamamaya çabaladım. "Seninle kavuşmalarımız cennete kaldı artık. Sana benimle evlenmek kolay olmayacak, hayallerini gerçekleştiremem demiştim. Hakkını helal et göz aydınlığım. Mazlumlar acı çekerken bir korkak gibi koynunda yatamam." Biliyordum. "Şikayetim yok. Sadece insanım ben, canım acıyor. Bu dava İslam davası, cihadında yanında olmaktan başka isteğim yok." Alnımı öptü. Ne doğumlarını ne de büyüdüklerini göremediği yavrularını öptü. Yanımıza biraz da para bıraktı. Suriye rejimi konu almaktadır. Yaşanan olaylardan esinlenerek yazılmıştır.
18 parts