Giriş

2.9K 480 251
                                    

         Ankara ayazının haftalardır varlığını koruduğu soğuk gecelerden birinde, Ulus kenti her zamanki gibiydi. Sokaklarda sıcak kalabilme uğruna kat kat giyinmiş insanlar olduğu gibi; fileli çorapları, mini etekleri, rengârenk saçları ve abartılı makyajlarıyla, soğuk kalkanlı kadınlarda bulunuyordu. Akşamları bile şehrin telaşı bitmiyordu, sanki inadına karanlık çökünce başlıyordu asıl telaş. İnsanlar, şehrin üzerine yapışmış bir sıfat olan o griliklerin içerisinde, yönünü kaybetmiş bir pusula gibilerdi. Gri şehirde hava rüzgârlıydı ve esen rüzgâr insanın içini titretiyordu. Üç gün önce yağan hafif kar, kaldırım köşelerinde birikmiş ve yüzüne bakılmayan buz kütlelerine dönüşmüştü. Yerler saat ilerledikçe daha da buzlaşıyor, nefes alıp verdikçe ağızdan çıkan soğuk buharlar daha da belirginleşiyordu.

         Tıpkı diğer insanlar gibi kat kat giyinmiş ve telaşı her açıdan anlaşılan bir adam, dar sokaklarda hızlı hızlı adımlıyordu. Belli ki, onunda yetişmesi gereken bir yer vardı. Telaşlı adam, baştan aşağı siyahlarla kaplıydı. Üzerindekiler gibi siyah olan deri eldivenleri, adamın üşümesine engel olamıyordu. Daha fazla ısınabilmek adına ellerini birbirine sürtüp cebine attı ve siyah montuna daha sıkı sarıldı. Bir an önce gitmesi gereken yere varmalıydı, dakikalar ilerledikçe adamın gerginliği de artıyordu. Nihayet ara sokakların birine saptı ve gideceği mekânın arka kapısına ulaştı. Kapının önünde onu bekleyen birisi vardı.

"Nerede kaldın Cenk? Bir dakikanın bile, ne denli önemli olduğunu bilmiyor musun?" diye sordu gri, kalın örgülü şapka takan ve ayak ucuna kadar mont ile sarmalanmış adam.

"Dikkat çekmemek için yolu uzatmak zorunda kaldım. Her zaman kullandığımız sokakta polisler devriye geziyordu. Ne yapmamı beklerdin Saffet? Direkt kucaklarına atlayıp 'Alın üzerimde ne varsa' mı deseydim?" diye cevapladı siyah montlu adam.

"Her neyse, getirdin mi tüm malları?"

"Evet hepsi yanımda. Müdür burada mı? Bir an önce halledip mekâna gitmemiz lazım."

"Burada burada. Bize kapıyı ondan başka kim açabilir ki zaten? Çok konuşma da girelim haydi." diyerek siyah paltolu ve gri şapkalı iki adam yavaşça içeri girdiler. Oldukça sessiz olmaya ve bir şeylere dokunmamaya çalışıyorlardı. Eldiven giymelerinin asıl amacı üşümelerinden çok, parmak izi bırakmamaktı. Dikkatli olmazlarsa başlarına gelebilecekleri iki adam da çok iyi biliyordu. Girdikleri kapı; mekânın alt katında bulunan, kullanılmayan, eski püskü bir kapıydı. Bu nedenle geçtikleri yerler de bir o kadar eski ve bakımsızdı. Üstelik oldukça dardı ve rutubet kokusu dört bir yanını sarmıştı. İki adamın montlarıyla birlikte o dar alandan geçebiliyor olmaları bile bir mucizeydi. İçlerinden biri 'Daha büyük malları getirdiğimizde buradan nasıl geçireceğiz?' diye düşünüyordu şimdi. Mesleğine de bu denli bağlıydı işte.

Geçtikleri dar alan sonunda bitmiş ve mekânın asıl kısmına doğru yaklaşmışlardı. Giriş katta bulunan laboratuvar bölümü, her zamanki ihtişamıyla onları karşılıyordu. Müdür dedikleri adam da kapının önünde dikiliyor, adamların gelmesini bekliyordu. Duyduğu adım sesleriyle arkasını döndü ve kendisine doğru yaklaşan adamları görünce yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. Bir iş yapıyorlardı ve ne kadar hoşnutsuz olursa olsun, hoşnutmuş gibi görünmesi gerekiyordu.

"Ah, hoş geldiniz beyler. Dışarısı oldukça soğuk ha?" dedi Müdür, adamlar artık tam karşısında durduğu sırada. Konuşma tonu adamların davranışlarının aksine fazla rahattı. Bu durum gelen adamları rahatsız etmiş olacak ki:

"O sesini alçalt yoksa ben alçaltmasını bilirim." diyerek tehditkar şekilde yanıtladı onu gri şapkalı adam. Sesi sertti, sertti çünkü bu Müdür denen herifi hiç sevmiyordu. Sürekli boynunda görmeye alışık olduğu fularını dahi sevmiyordu. Adamın nefes alıyor olması bile, ona katlanmaması için yeterli bir sebepti. Onun yardımına mecbur olma durumu canını çok fazla sıkıyordu ancak elinden gelen bir şey de yoktu. Bu aptal aptal gülmelerini ona yedireceği günü bekliyordu sabırsızlıkla. İşleri bu adamla tamamen bittiğinde, birlikte çok eğlenceli vakitler geçireceğinden şüphesi yoktu.

KAPAN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin