Bölüm 26: "Acı"

300 102 42
                                    

'Hayallerini kilit altında tutma. Unutma ki, gökyüzünün hırsızı yoktur.'
-Y.K.

Defne'nin anlatımından...

Yapayalnızdım. İçimdeki ben bile bana küsmüştü. Kendi iç sesim bile bana kızgındı haldeydi. Ne ona kızabiliyordum ne de tepki gösterebiliyordum. Acının en somut halini birlikte çekmiştik ve şimdi, o da beni bırakmış durumdaydı. Artık gerçekten de, tam anlamıyla yapayalnızdım. Benliğim beni terk etmişti, daha fazla dayanamamıştı bu nefes kesen şiddete.

Dün gece teslim olmuştum, kendi ellerimle sonumu yazmıştım ve başrolünde o şerefsiz herifler vardı. Beni o arabadan pamuk çuvalı kaldırıyorlarmış gibi çıkarmışlar, itiş kakış eşliğinde de kendi arabalarına bindirmişlerdi. Ellerimi saçma sapan bir bezle bağlamış, aynı işlemleri gözlerim için de gerçekleştirmişlerdi. Bana yıllar gibi gelen yolculuğumuz bittiğinde ise, kendimi bir odanın içerisinde bulmuştum.

Gözümü açtıklarında, görüşüm bir süre bulanık kalmıştı. Koca odada, sadece bir adet çift kişilik yatak vardı. Yatak başlığının yaslı olduğu duvar haricinde, kalan tüm yüzeyler boydan boya camdan oluşuyordu.

Tıpkı Enduz da ki odam gibi burada da camlar beni karşılamıştı. Enduz... Bu kelimeyi düşündüğüm an bile içimi bir huzur kaplıyordu. Kağan'ın çocuklara aşılamak istediği vizyonu, ben bir hafta içerisinde kapmıştım. Enduz'u kendi evim gibi sevmiş, benimsemiştim. Bana kendi derdimi unutturan anılar sunmuşlardı. gerçekten mutlu olduğum bir yerdi. O güzel anıları düşündüğümde, yüzüme ufak bir tebessüm kondurmadan edememiştim. Ölüm ile burun burunaydım ve garip bir şekilde huzurluydum.

Beş saniyeliğine yaşadığım huzuru, hayat bana çok görmüş olacak ki, Tufeyli'nin adamları acımamışlardı. Arabada sürekli benim yüzümden başlarına gelmedikleri şeyin olmadığını bağıra çağıra anlatmışlar, bunun acısını da büyük bir zevkle çıkaracaklarını söylemişlerdi. Üzerine bir de gülümsediğimi gördüklerinde, tam anlamıyla zıvanadan çıkarmıştım onları. Hem onlara yaşattıklarım yüzünden, hem de ufacık bir an gülümsedim diye, vurmadıkları tek bir uzvum kalmamıştı o gece. Ne kadar durmaları için yalvarsam da, vicdansız herifler acımamışlardı.

Canım tatlıydı benim. Heyecanla alkış yaptığımda bile ellerim hemen kızarırdı. Voleybol turnuvalarının sonunda, bileklerim mosmor olurdu. Sırf canım acımasın diye, yıllardır lazer için para biriktiriyordum mesela. Ancak hayat zalimdi işte. Kendi zalimliğinin temsilcileri de, yokluğunu aratmayacak kadar zalimce gelmişlerdi üzerime. Hayatımda ilk kez bu kadar dayak yemiştim ve bu öyle saatler falan da sürmemişti. Zaten zayıf bir şeydim, öyle aman aman bir kas gücüm de yoktu. Adamlar bir vuruyordu, ben bin yıkılıyordum. Bir yerden sonra saymayı da bırakmıştım zaten, bilincim benden bağımsız hareket ediyordu. En sonunda acılar öyle yoğun hale gelmişti ki, bilincim ellerimi bırakmış, gözlerim karanlığa sarılmıştı.

Ertesi gün kendime zar zor gelebildiğimde, hala yerde yatıyor haldeydim. Yüzüm parkeye yaslıydı ve ellerimi çözmüşlerdi. Halim zaten berbat durumdayken, bir de dudaklarımdaki kanın kuruyup parkeye yapışmasıyla bir kere daha, hayatın ne kadar acımasız olduğunu anlamıştım. Öyle sefil durumdaydım ki, dudaklarımı parkeden kendi gözyaşlarımla ıslatarak kurtarabilmiştim.

Yardım istemek, bir kaçış yolu bulmak istiyordum ancak bırakın bunları yapmayı, doğrulacak halim bile yoktu. Hareket ettikçe kaslarım beni daha da zorluyor, mideme dayanılmaz sancılar saplanıyordu. Şerefsiz herifler en çok karnıma çalışmışlardı, aslında yine iyi bile yaşıyordum şu an.

KAPAN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin