12 ⚔

207 230 871
                                    

12/TOPRAKTAN GELEN, TOPRAĞA DÖNER

"... Sen, sen ol, korkma karanlıktan
Dik ışık çekirdeklerini
Çünkü en berrak sular bile
En yağlı çamurlarla gelir
Nasıl doğmakla başlarsa ölüm
Ölmekle başlar öyle hayat
Bil ki, dünyayı sarsan sıçramalar
Birikmiş şuurlarla gelir"

"DİYALEKTİK GAZEL/ATTİLA İLHAN"

•┈┈┈••✦KEYİFLİ OKUMALAR✦••┈┈┈•

TOPRAK ANA: Eski Türklerde, Toprak Tanrıçası'dır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

TOPRAK ANA: Eski Türklerde, Toprak Tanrıçası'dır. Besleyici, barındırıcı ve yaşam vericidir. Kutlu ve güçlü mitolojik karakterlerdendir. Evrenin ruhu olarak tanımlanır ve her arazinin bir iyesi -gizli ruhu- olduğuna inanılır. Türk boylarında eril bir varlık olarak görülür ve Anayurt kavramının simgesidir. Doğum, ölüm, yaşam, cinsellik gibi kavramlar hep ona bağlanır.

═ ═ ═ ╰☆╮ ═ ═ ═

Hayatın aslında ölüm ile başlamış olduğunu söyler bazı insanlar. Ne kadar da doğru bir sözdür! Şu an yaşamış olduğumuz hayatın içerisinde misafir olduğumuz ve asıl hayatın ölümden sonra olduğu gerçeği ile yüzleşmek, çoğu insana zor gelir. Belki buna inanıyor olsa insanoğlu, şu anda yapmış olduğu pek çok şeyi terk edecek ve bir daha yapmayacak. Yanlış bildiği yollara hiç girmeyecek, değer bilmeyene değer vermeyecek, kendisini belki de üzmeyecek. Belki de en çok kendi değerini bilecek...

Bertuğ'un gözünden akan yaşlar engel nedir bilmiyordu. Gerçi hangi insan, onun şu anda olmuş olduğu konumdayken dur diyebilirdi ki gözyaşlarına?

Abisinin nabzının atmadığına fazlasıyla emindi ve buna bu kadar emin olması yüreğini daha çok parçalıyor ve avazı çıktığı kadar bağırmak, isyan etmek istiyordu. Acı bedeninin her uzvunu esir almış, düşünme yetisini tamamen kaybetmişti. Ailesinden birini daha kaybetmiş olmanın verdiği hüzün beyninin dört bir yanında dolanıyordu.
Abisinin başını sol kolu ile sarmalamış iken sağ eli tam göğsünün üzerinde duruyor ve kalbinin atmadığına şahit oluyordu. Ama pes etmek istemiyordu. Onun soyu, ırmaklara hükmeden, şimşek simgesi olan Yayık Han'dan geliyordu. Mutlaka yapabileceği, abisini kurtarabileceği bir şey, bir durum olmalıydı. Olmak zorundaydı!

═ ═ ═ ╰☆╮ ═ ═ ═

Mehir, oğulları evden çıktıktan sonra rutin ev işlerini yapmış, daha sonra yorgunlukla biraz uyumuştu. Uyandıktan sonra akşam yemeğini yemiş ve şu anda salonun ortasında serili olan, geometrik desenlerin ev sahipliği yaptığı halının üzerine fotoğrafları sermiş ve o fotoğrafların içerisinde kaybolmuştu. Eşini bir kez olsun unutmamış, acısı asla kabuk bağlamamış, hep sol yanında var olmuştu. Mehir'in gözlerinden hatıraların vermiş olduğu hüznün kol gezdiği yaşlar dökülüyor ve elinde olan aile fotoğrafının üzerine damlıyordu. Kocasını toprağa emanet etmiş oldukları, o acı dolu gün aklına gelmişti. O gün Mehir kocasını, iki oğlu ise babalarını Toprak Ana'ya emanet etmişti. Sonuçta ondan gelmiş ve yine ona döneceklerdi.

İLTER | (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin