Okuldan çıktığımda birkaç saatliğine çalışmak için kütüphaneye gitmiş ve verimli bir şekilde çalışabilmiştim. Sınava gerçekten çok az bir zaman kalmıştı.
Zayn'le güzel bir gece geçirdikten sonra o eve dönmüştü. Beraber kalmak ve uyumak istemiştim aslında ama bunu ona söyleyemedim. Zaten işlerinin yoğun olduğunu ve halletmesi gereken meselelerin ortaya çıktığını söylemişti. Detaya inmek istemediğim için hiç soru sormamıştım tabii.
Şimdi buluşmak için beni evden alacaktı ve ben neredeyse hazır sayılırdım. Onunla zaman geçireceğim için kendimi mutlu ve normal hissediyordum. Normal bir iki insan ilişkisindeymişiz gibi.
Bana "Sevgilim misin?" dediğinde ne cevap vereceğimi bilememiştim. Çünkü hislerimden ve onunla birlikte olma konusunda gerçekten emin değildim. Ama kendime bir söz vermiştim, eğer bugün güzel ve sorunsuz geçerse onunla gerçekten beraber olma konusunu açacaktım. Belki bundan bahsetmek bir şeyleri daha fazla ciddiye almasına ve kendine çeki düzen vermesine sebep olabilirdi.
Evin önüne indiğimde onu spor bir kombinle görmüştüm. Altında gri bol bir eşofman, üstünde ise yeşil yine bol bir forma vardı. Bu kadar sadeyken bile mükemmel gözükebiliyordu.
"Güzelim."
Ellerini belime sarıp bana sarıldığında ben de ona karşılık vermiştim. Baş döndürücü kokusunu içime çekerken dudaklarımdaki gülümseme büyüdü.
"Nereye gideceğiz?"
Merakla gözlerine baktığımda yanaklarımdan tutup beni öpmüştü.
"Göreceksin."
Arabasına bindiğimizde yol boyu onun güzel suratını izlemiş ve hayaller kurmuştum. Gerçekten Londra'ya üniversite okumak için gittiğimde benimle gelir miydi? Çok uzak bir yer değildi buraya evet ama bu evden, aptal Owen ve ortamından uzaklaşmak hayallerim arasındaydı yıllardır.
Hayallerimin arasına Zayn'le güzel bir gelecekte eklenmişti o an.
Arabayı durdurduğunda geldiğimizi anlamış ve inmiştim. Ellerimi elleriyle kenetleyip bana kısa bir bakış attıktan sonra yürümeye başladı. Ben de onunla beraber ilerlerken, ormanlık denebilecek bir alana girmiştik. Nereye gideceğimizi anlamlandıramamış ve etrafa meraklı bakışlar atıyordum.
"Burası neresi?"
"Sabret."
Dediğini yapıp sadece yürümeye devam ettiğimde, ağaçların ve otların arasından çıkıp karşımdaki manzaraya şok olmuşçasına bakmıştım. Hayatımda gördüğüm en harika görsellerden birisini izliyordum şu anda.
Uçurum denilebilecek yükseklikte bir yerdeydik, aşağısı öldürücü bir boşlukla kaplıyken karşımızdaysa kusursuz bir manzara eşlik ediyordu. Güneşin ışıkları, gökyüzünün tonu ve bulutların bu denli güzelliğiyle, tüm şehir önümüze serilmişti neredeyse.
"Zayn..." diye mırıldandım ne diyeceğimi bilemeden. Burası o kadar güzeldi ki, eğer şu uçurumdan düşüp ölsem bile ölümüm böyle güzel bir yerde olduğu için pişmanlık duymazdım.
"Senin kadar güzel değil. Ama iki güzel manzara yan yana olunca gerçekten insanı büyülüyormuş."
Yoğun bakışları üzerimdeyken ben de gözlerimi parıldayan elalarına çevirmiştim. Güneşin yüzüne vurmasıyla oluşan bu şölen, karşımdaki manzaradan bile daha çarpıcıydı.
"Burada sonsuza kadar kalabilirim."
"Kalalım öyleyse. Sadece sen ve ben."
Kendimi o kadar iyi hissediyordumki sanki bir masalın içindeymişiz gibiydi. Bütün gerçeklikten ve iğrenç dünyadan soyutlanmıştık. Hiçbir sorunu düşünmeden, sadece burada onunla olmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mad about you | zm
Fanfiction''Buz gibi soğuksun. Üşüyorum ve beni hasta ediyorsun, beni öldürüyorsun.''