27|i feel strong does it really seem so wrong

4.9K 192 13
                                    

Parkta otururken, gökyüzündeki parlak yıldızları izleyerek ağlıyordum bir saattir. Tercihler açıklanmış, istediğim bölüm ve üniversiteyi kazanmıştım. Üç ay sonra yaz tatilinin bitmesiyle Londra'ya gidecektim ama bu haberi aldığımdan beri kendimi kötü hissediyordum. Mutlu olmak ve bunu kutlamak yerine, parkta oturup ağlamayı tercih etmiştim.

Zayn'i düşünerek.

Ortalıkta yoktu ve ben endişeleniyordum. İçimdeki hisler birbirine karışmış, ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. Sanki Bradford'dan gitmek, Zayn'i karanlığa terk edip tek başına bırakmak gibi hissettiriyordu. En azından iyi olduğunu bilerek gitseydim bu kadar kötü hissetmeyecektim. Ama o neredeydi? Şu anda ne yapıyordu? İyi mi, kötü mü, mutlu mu, mutsuz mu?

Hayatta mı?

Her şey aklıma geliyordu çünkü o normal biri değildi. Onca kişinin arasına atlayıp dayak yemeyi göze alan birinden her şey beklenirdi. Ansızın yaşayacağı olumsuz olaylar beynimi kemirirken yapabildiğim tek şey ağlamaktı. Onunla oturduğumuz bankta, gökyüzünü izlerken ağlamak...

Gözyaşlarımı silip titrek bir nefes verdim dışarıya. Bir şeyler yapmam gerekti yoksa uyuyamazdım. Zaten günlerdir zorla uyuyordum ve gördüğüm kabuslarla uyanıyordum direkt. Aklım komple onunla kaplanmış, düşünmeden duramaz hale gelmiştim.

Ani bir kararla oturduğum yerden kalkıp evine doğru adımladım. Evde olup olmadığını kendi gözlerimle görmem ve içimin rahatlaması gerekiyordu. Telefonunu bir kez aramış fakat Naomi'nin dediği gibi ulaşamamıştım. Evine gittiğimde ise eğer onu göremezsem, ne yapardım bilmiyorum. Kafayı yememe çok az kalmıştı.

Apartmanın önüne geldiğimde, merdivenlerden çıkıp kapısının önünde durdum ve derin bir nefes aldım. Üç kez tıklattıktan sonra heyecanla birkaç adım geri çekilip kapının açılmasını bekledim. Ancak açan kimse yoktu. Bir kez daha tıklattım. Bir yandan "Zayn?" diye bağırmıştım eğer evdeyse duyabileceğini umarak.

Kapı açılmamıştı. Kulağımı dayayıp dinlemeye çalıştığımda ise tek bir ses bile duymamıştım içeriden. Burada olmadığı kesindi. Peki ya neredeydi o zaman? Günlerdir nereye gitmiş olabilirdi?

Gözlerim dolduğunda ağlamamaya çalışarak merdivenlerden geri indim. İçimdeki endişe o kadar çok büyümüştü ki, yerimde duramayacak kadar kötü bir haldeydim. Bütün vücudum resmen donmuştu ve üşümeye başlamıştım. Eğer ona zarar gelseydi ne yapardım? Bunu düşünmek bile istemiyordu beynim. Ona olan bağlılığım ve sevgim bu kadar kuvvetli miydi? Hiç tahmin etmezdim.

Zayn'i arkamda bırakıp gitmek ve ilişkimizi kesmek zordu, evet. Ancak yaşadığını, bir şeylerle uğraştığını ve hayatta olduğunu bilmek farklıydı. En azından onun iyi bir hayat sürmesinin bilincinde olmam huzurumu koruyordu. Endişe ve acı içinde kalmıyordum.

"Berry."

Duyduğum sesle kalbimin birkaç saniyeliğine durduğuna yemin edebilirim.

Nefesimi tutup olduğum yerde kalmıştım ve hareket edemiyordum. Arkamdan gelen adım sesleri kulaklarımda yankılanırken, gözümde biriken yaşlar çoktan yanaklarıma akın etmişti.

"Berry."

Tekrar etti. Sonunda titrek bir nefes alıp yavaşça arkamı döndüm. Tam dibimde dikilen vücuduna, daha sonra içimi yakan alev gibi gözlerine çevirdim bakışlarımı. Gördüğüm yüz; mor gözaltları, kuru dudaklar, dağılmış saçlar ve bitkin bakışlardan oluşuyordu. Eskisi gibi değildi. Değişmişti bu kısa zamanda.

mad about you | zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin