02|feel the terror

26.2K 720 72
                                    

Kitaplardan başımı kaldırdığımda saat gece 3'e doğru yaklaşıyordu. Sandalyenin üzerinde sırtımı gerip bir müddet pencereyi izledim. Normalde bu kadar geçe kalmazdım fakat bugün harcadığım vakti telafi etmek istemiştim. Henüz uykum gelmediği için bir şeyler atıştırmaya karar verdim ve odamın kapısını açıp mutfağa doğru adımladım.

Evde kimse yok gibi duruyordu, sessizdi. Owen bu saatlerde uyumazdı zaten, muhtemelen dışarıda serseri arkadaşlarıyla beraberdi. Çoğu zaman o aptallarla evde tüttürüp bağıra bağıra konuşurlar ve beni çileden çıkarırlardı. Kafası güzelken bambaşka birine dönüşüyor, laf ettiğimde bana zarar veriyordu. Gerçi laf etmediğim bazı zamanlar bile odama zorla girmeye çalışıp para istediği oluyordu. Hatta bir gün arkadaşlarından biri odama girip, yatağımın üstünde uyuya kalmış ve onu çıkarmak istediğimdeyse karşılık olarak yüzüme sert bir tokat yemiştim.

İğrenç bir hayatım olduğunu biliyordum. Sadece onlarla olabildiğince muhatap olmamaya çalışıp kendi halimde, kilitli odamda ders çalışıyordum. Katlandığım her şeyin güzel bir karşılığı olacağına emindim. Çünkü kendime inanıyor ve sadece bunun için çabalıyordum. Gereksiz hiçbir şeyle uğraştığım yoktu. Akıllıydım.

Dolabı açıp baktığımda hiçbir şeyin kalmadığını gördüm. Sıkıntılı bir nefes çıktı dudaklarımdan. Muhtemelen Owen ve gereksiz arkadaşları yine evi sömürmüştü. Açken uyuyamazdım ve gecenin bu saatinde ne yapacağımı bilmiyordum. Tezgahta bitmek üzere olan sütü açıp kafamı diktiğimde yüzüm buruşmuştu. Sıcaktı.

Biraz hava almak istiyordum açıkçası çünkü şu an boğulacak gibi hissediyordum. Her şey sinirimi bozuyordu bu evde. Dolapta hiçbir şeyin olmaması, sütün sıcaklığı, tezgahın pisliği, masadaki tütün parçaları kabus gibi üstüme çöküyordu. En ufak bir hoşnutsuzluğumda tüm dünya üstüme yıkılıyordu sanki. Sinirden dudaklarımı dişlerken ağzıma metal tadı gelince midem daha da bulanmıştı. Ağzımı yıkadım ve kapıyı açıp direkt apartmandan kendimi dışarıya attım. Hafif soğuk hava yüzüme çarpınca bir süre gözlerimi kapatıp evin önünde o şekilde beklemiştim.

''Berry, bu saatte ne sikim yapıyorsun?''

Sarsakça üzerime yürüyen Owen'ın bedeni görüş alanıma girdiğinde yanındaki 3 arkadaşı da onunla beraberdi. Hepsinin yüzünde yarı alaylı bir ifade vardı, robot gibiydiler. Tiksiniyordum.

''Sizi ilgilendirmez.''

Hafifçe sırıtıp elini omzuma attı ve kafamı göğsüne yaslamaya çalıştı ama onu sertçe ittirmiştim. İğrenerek suratına baktım.

''Abine böyle davranman beni üzüyor amına koyayım.''

Ellerimi cebime sokup söylediklerini umursamadan ilerlemek için adım atmıştım fakat arkamdan arkadaşlarının söyledikleri iyice sinirimi bozmaya başlamıştı.

''Böyle kardeşim olsa döverek öldürürdüm, götü kalkık orospu.''

''Öyle deme lan, ineğin teki zaten. Gidip intihar edecek şimdi.''

Kahkaha sesleri kulaklarıma doldu. Hepsini orada boğarak öldürmeyi o kadar çok istemiştim ki. Adımlarımı durdurup arkamı döndüm. Alayla bana bakan yüzleri daha da keyiflenmişti. Owen apartmanın kenarına oturmuş sigarasını içerken ilgisi telefonundaydı fakat diğer 2 arkadaşının bakışları hâlâ üzerimdeydi. Ağzımı bir şeyler söylemek için aralamıştım fakat beynim patlayacakmış gibi ağrıyordu. Hiçbir şey söyleyemeden öylece kalmıştım.

''Konuşacak mısın yoksa? Aman tanrım!''

Adını Rob olarak bildiğim siyahi çocuk sırıtıp söyledikleri üzerine bana yaklaşmaya başlamıştı. Durup dediklerine karşılık mı versem, yoksa siktirip gitsem mi bilmiyordum. Bunu neden düşündüğümü bile bilmiyordum çünkü normalde asla onlara bakışlarımı çevirmezdim. Konuşmadan direkt yanlarından gider ilgi alanıma sokmazdım hiçbirini. Fakat şimdi içimde bir sinir doğmuş ve karşılık vermek istemiştim. Bir anlığına.

mad about you | zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin