İlk iş günüm oldukça durgun geçmiş ve çalışanlardan hiçbiriyle iletişime geçmemiş, görmezden gelinmiştim. Birkaç kere yanlış dizdiğim reyon yüzünden azar işitmem dışında herhangi bir şey olmamıştı. Bu da benim işime geliyordu çünkü konuşkan ve benimle ilgilenen birilerinin olması, benim için cehennem demekti.
Bedenim fazlasıyla yorulmuştu çünkü okuldan çıktığım gibi işe gitmiş, üstelik Zayn'le yaşadığım korkunç zamanların etkisiyle de tükenmiş hissediyordum. Beni markete bıraktıktan sonra bu gece görüşüp görüşemeyeceğimizi sormuş ve ben de belli bir cevap vermemiştim. Onu asla görmek istemiyordum.
Karanlık ve dar sokaklardan eve doğru ilerlerken, sokağın başında duvara yaslanmış bir şekilde beni bekleyen Zayn'in bedeni görüş alanıma girdi. Adımlarım ister istemez yavaşlamış ve yüzümde endişeli bir ifade belirmişti. Beni gördüğünde yüzündeki tebessüm eşliğinde yanıma yaklaşıp kollarını belime sardı. Yüzünü boynuma yerleştirip derin nefesler alırken, hiçbir şey yapmadan öylece dikiliyordum.
''Yoruldun mu?'' yüzünü boynumdan çekip gözlerime baktığında kafamı olumlu anlamda salladım. Tek isteğim eve gidip uyumaktı.
''Seni eve bırakacağım.''
Sol elimi kavrayıp ilerlemeye başladığında onun hafif arkasında kalmış ve daha sonra sendeleyerek ben de yürümeye devam etmiştim. Şaşkınca kenetlediği ellerimize bakıyordum. Onun gözünde şu an sevgili falan mıydık?
Sessizce eve doğru yürürken ikimiz de konuşmamıştık. Şu anda kafasında neler döndüğünü merak ediyordum. Apartmanın önüne geldiğimizde elimi bırakıp bana döndü ve bu sefer yanaklarımı avuçlarının içine alıp bir müddet okşadı. Bakışlarında şefkat vardı. Onun gereksiz yumuşak tavırları, sinirli olduğu hali kadar olmasa da beni korkutuyordu. Yaptığı her şey korkunçtu aslında.
''Seni özledim. Neden çalışmak zorundasın?''
Fısıldayarak söyledikleri üzerine derin bir nefes çekip bakışlarımı kaçırmıştım. Beni özlemesini söylemesini ya da bana böyle davranmasını istemiyordum. Garipti.
''Owen gittiği için tek başıma geçinmek zorundayım.''
''Ben sana bakacağım. İşten ayrıl.''
Donuk bakışlarım şaşkınlıkla değiştiğinde ne dediğini anlamaya çalışmıştım. Şimdi de evli bir çift olduğumuzu falan mı sanıyordu?
''Neden öyle bakıyorsun? Geçimini ben sağlayacağım dedim. Çalışmak zorunda değilsin, okula gitmek için fazla hevesliysen sadece bunu yap.''
Başımı eğip olumsuz bir şekilde salladım. ''Hayır. İkisini idare edebilirim, senin böyle bir teklif yapman çok garip.''
Kaşları çatıldı.
''Sevdiğim kişinin mutlu olmasını istiyorum. Bu garip değil.''
Sinirlenmeye başlıyordum. Gerçekten hakkımda hiçbir şey bilmeden bu şekilde hisleri varmış gibi konuşması canımı sıkıyordu. Tamam, normal biri olmadığını biliyordum fakat böyle kendinden emin konuşması sinir bozucuydu.
''Zayn. Lütfen. Beni daha tanımadan ve hakkımda bilgi sahibi olmadan nasıl sevebilirsin?''
''Hakkında diğer sikiklerin bildiğinden çok daha fazla şey biliyorum. İçinde nasıl olduğunu ama dışarıya farklı yansıttığını, ders çalışmaktan hoşlandığını ve kitap okuduğunu. Evet...Evet bunları biliyorum. Sakin melodiler dinlemeyi ve gökyüzüne bakmayı seviyorsun. Buna bayılıyorsun, Berry.''
Dalga geçercesine güldüm.
''Bunlar sadece basit şeyler.''
O da gülmüştü. Fakat sinirden olduğunu anlamıştım bile. Elini alnına götürüp sertçe kaşıdıktan sonra tekrar bana baktı. Öfkesini dizginlemeye çalışıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mad about you | zm
Fanfiction''Buz gibi soğuksun. Üşüyorum ve beni hasta ediyorsun, beni öldürüyorsun.''