V.

412 29 64
                                    

Ve işte beklenen gün! Bugün doğum günüm.
Yataktan hızla kalkıp Maya'yı dürttüm.
"Maya"
"Maya"
"Maya"
"Hı?"
"Kalk hadi"
"5 dakika daha"

Maya'nın karyolasının başına oturdum. Avını bekleyen kaplan gibi Maya'ya bakıyordum.
"Ne bakıyorsun ruh hastası?"
"Kalkman için evrene mesaj göneriyorum"
"Peh"

Maya gözlerini açıp tavanı izlemeye başladı.
Aslında şuan bana sarılıp 'iyi ki doğdun Lizzy!' demesini bekliyordum ama hiçbir şey olmadı.
Kalkıp cüppesini giydi.
Unuttum muamelesine yatacaklardı, bende üzülecektim ama aslında beni bir sürpriz bekleyecekti. Yer mi hiç Druella torunu?!
Yüzümdeki gülümsemeyi silip bende cüppemi giydim ve çantamı alıp Ortak Salon'a gittik.

Maya ve Cedric her zamanki gibiydi bu sabahta.
"O tadını beğeniyor, sen öyle yapınca beğenmiyorsan yeme"
"Dövseydin" dedi Cedric.
Gülümsedim. "Bir dahakine döverim"
Cedric'te gülümsedi. Kalbim hızla çarptı.

Kehanet dersine gittik. Üçümüz hep oturduğumuz yere oturduk.
"Kehanetten nefret ediyorum" dedi Maya.
Ben kehaneti severdim. Cedric cevap vermedi.
Dora evde Profesör Trelawney'nin şekline girip, onu taklit ederdi. Hemde ne taklit!

Bugün yine çay yapraklarına bakıyorduk. Maya Cedric'in fincanına baktı.
"Sadece çay yaprakları görüyorum!" dedi sinirle.
Ben Maya'nınkine bakıyordum, Cedric'te benimkine.

O sırada Trelawney yanımıza geldi.
"Ne görüyorsun yavrum?" diye sordu Cedric'e.
"Güneş var efendim" dedi Cedric.
Trelawney bana döndü.
"Büyük bir mutluluk seni bekliyor tatlım, ama zamanı var"
Sonra Cedric'e baktı ve yanımızdan ayrıldı.
Sessiz kaldım, diğerleri de bir şey demedi.

Sınıftan ilk çıkan Maya idi. Hızlı hızlı merdivenleri iniyordu. Ben ve Cedric koşturuyorduk ona yetişmek için.
"Yavaşlasana"
Maya durdu.
"Dünyanın en saçma dersleri, bir sihir tarihi, iki kehanet! Ikisinden bir şey anlıyorsam kofti olayım!"

Gülememek için kendimi zor tuttum.
"Bu saatten sonra kofti olamazsın" dedi Cedric.
Maya onu taklit etti ve Biçim Değiştirmenin yolunu tuttuk.

Dersler sonunda bitmişti. Üstümden bir yük kalktı. Yarın haftasonuydu. İçimdeki sevinci anlatamam size.
Ortak Salon'a geçtik. Önce gidip üstümüzü değiştirdik ve sonra sarı koltuğa oturduk.
Maya'nın oturmasıyla kalkması bir oldu. Kitaplığa gidip bir kitap seçti. Cedric ödevlerine koyuldu. Ben ise hala 'iyi ki doğdun Lizzy' denmesini bekliyordum.
Annemlerden de mektup gelmemişti!

"Neyden ödev vardı?"
"Bitkibilim"
"Ha. Ben yaptım onu"

Bize kadeh kaldıran Hufflepuff'a baktım.
"Ben dışarı çıkıyorum, gelecek var mı?"
İkisi hayır anlamında kafa salladı. Gelmeyeceklerdi tabii! Ben dışarıdayken Ortak Salonu süsleyecekler ve bana sürpriz yapacaklardı!

Koridora çıktım. Şarkı mırıldanıyordum aynı zamanda. Büyük Salon'un önüne geldim.
Gryffindor'dan Fred Weasley ve George Weasley ile karşılaştım.
"Selam Elizabeth"
"Selam çocuklar"
"Kankaların yok" dedi George.
"Ortak Sa-"
"Küstünüz mü yoksa?" diye sordu Fred.
"Ne, saçmalama! Gelmediler çünkü bana sürpriz yapacaklar"
"Bildiğin bir şey nasıl sürpriz olacak?"
"Tahmin etmesi kolay"
"Hım peki"

George kıkırdadı. "Ne gülüyorsun?"
"Yok bir şey" dedi. Tip tip ona baktım. İkiside arkama bakıyordu. "Neye bakıyorsunuz?" diye sordum ve tam arkamı dönecektim ki Fred çığlığı bastı. "ELİZABETH!"
Fred'e baktım. "N-ne?" dedim tereddütle.
"Saçında böcek var!" diye bağırdı George.
"Ne!" diye çığlığı kopardım, Fred George'a baktı. O sırada elimle kafamda böceği arıyordum ama aynı zamanda yerimde zıplıyordum.
"Alın şunu!"
George saçımı karıştırdı ve bir şey fırlattı. "Tamam gitti"
Derin bir soluk aldım. Kalbime inecekti az kalsın.
"Biz Filch'i kızdırmaya gidiyoruz" dedi Fred.
"Sonra görüşürüz" dedi George ve ikisi koşarak uzaklaştı.
"Görüşüz" diye bağırdım arkalarından.

Elizabeth Andromeda TonksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin