VIII.

316 23 30
                                    

Birkaç ay geçti. Cedric ile ara sıra tartışıyorduk ama küsmüyorduk, Maya sağ olsun olaya el koyup tartışmayı kavgaya döndürtmüyordu. Neden kavga ediyorduk bilmiyorum. Onunla kavga etmek istemiyordum ama sanki her dediği sinirimi bozuyordu. Merlin yardım et!

Hogsmeade tatilinden bir hafta sonraydı. Dersler bitti ve kütüphaneye geçtik. "Sihirli hayvanların bakımı ödevi neydi?" diye sordu Stella.
"Hipogrifleri araştıracaktık" diye cevapladı Hugo.
"Onları zaten geçen sene yapmamış mıydık?"
"Bu yıl daha detaylı gördüğümüz için tekrar yazacağız" dedim.
Cübbesinin şapkasını taktı ve ödevine koyuldu.

"Patronus büyüsünü ne zaman göreceğiz ya?"
"Bu dönem görürüz" diye cevapladım.
"Tamam işte ne zaman?"
"Ben Profesör Lupin miyim Ced nereden bileyim?"
"Sert tepki vermene gerek yoktu"
"Sert tepki vermedim"
"Versen ne olurdu acaba? Beni ejderhalara yem falan ederdin kesin"
"Ya evet, seri katil gibi seni dilimler sonra da ejderhalara atıp keyifle izlerdim!"
"Şşş" diye araya girdi Maya. "Kapayın çenenizi ve ödevinizi yapın!"

Kehanet ödevine koyuldum. O sırada Slytherin'den Micheal Correy'i gördüm.
"Selam millet" dedi birkaç metre öteden.
"Selam Micheal"
"Ona ne zamandır Micheal diyorsun?" diye sordu Cedric.
Etme bulma dünyası Cedric efendi!
"Ona uzun zamandır adıyla hitap ediyorum"
"Peki" dedi Cedric ve ödevine koyuldu.

"İksir ödevini yapan?"
"Verildiğini gün niye yapmıyorsun sen bu ödevleri ya?"
"Unutuyorum"
"Sonra böyle sıkışıyorsun işte"
"Sarışınım bana yardım eder"
"Marcus"
"Söyle sarışınım"
"Bana sarışınım deme"
"Tamam sarışınım"
"Ya deme işte"
"Hadi ama Stella geçen seneden beri sana aşığım"

Marcus Stella'dan hoşlanıyordu. Geçen sene ona çıkma teklif etmişti ama Stella kabul etmemişti -daha küçükmüş- Marcus pes etmedi, tekrar tekrar sormaya devam etti. Stella da ondan hoşlanıyordu ama naz yapıyordu işte.
Keşke Cedric'te bana böyle olsa. Ama biz her gün kavga etmeyi yeğliyoruz.

"Naz yapmayı kes Stella" dedi Hugo. "Ondan hoşlandığını tüm Hufflepufflar biliyor"
Stella cevap vermedi ama kızardığını gördüm.
"Ravenclaw'dan Cho Chang güzel kız değil mi?" diye salakça olan fikrini belirtti Hugo.
Ne? Nee?
"Zevksizsin" dedim. "Bencede güzel kız" dedi Cedric.
NE?!
"O mu güzel? Iy"
"O kıza nedense gıcık olduğun için güzelliğini görmüyorsun"

"Yine başlıyorlar" diye yakındı Maya ve kafasını masaya koydu.
"Ben kimseye gıcık değilim!"
"Adını duyduğun her ortamda sinir krizine giriyorsun!"
"Çünkü kızı abartıyorsun!"
"Ben mi abartıyorum?"
"Evet!"
"Kimseyi abartmıyorum!"
"Kız güzelmiş dedin!"
"Çünkü güzel!"
"Körsün galiba!"

Sinirle masadan kalktım. Cedric'te peşimden kalktı. "Her şeye sinirleniyorsun!"
Kütüphanede görevlisi ateş saçan gözlerle bize bakıyordu.
"Çünkü sinirlendiriyorsun!"
"Ağzımı bile açmıyorum gelip bana patlıyorsun!"
"BU AÇMADIĞIN HALİN Mİ?!"
"Bana bağırma"
"Bağırtma öyleyse!"

"Kesin şamatalığı!" diye bağırdı Irma Pince -kütüphane sorumlusu- "Her geldiğinizde bir kavga yeter artık! Kütüphanede sessiz olunur!"
Masasının üstündeki kağıda bir şey yazdı ve bize verdi.
"Bir ay kütüphaneye girmenize izin yok!"
"Bir ay çok fazla!" diye karşı çıktı Cedric.
"Kütüphanede bağırmadan önce düşünecektin bunu Diggory!"

Cedric ile çantamızı alıp kütüphaneden çıktık.
"Hepsi senin suçun!"
"Kavgayı başlatan sensin!"
Tamam ben başlatmış olabilirim ama, aması var işte!
"Aferin size" diye peşimizden geldi Maya.
"On numara beş yıldızdınız"

Cevap vermedik. Kaşlarım çatılı Profesör Sprout'un ofisinin yolunu tuttuk.
Kapıyı tıklatıp içeri girdik. Profesör Sprout bitkilerle ilgileniyordu. Üstü toz toprak içindeydi.

Elizabeth Andromeda TonksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin