XI.

374 22 55
                                    

"Minik Çörek uyan hadi"
Ablam saçımı okşuyordu. "Daha kahvaltı edeceğiz, sonra eşyalarımızı toplayacağız ve kampa gideceğiz"
"Azıcık daha uyuyayım"
"Ama sonra kampa geç gideriz"

Küçük çaplı duygu sömürüsünün ardından kalkıp yüzümü yıkadım. Babam çoktan uyanmıştı ve Gelecek Postasını okuyordu. Annemde patatesleri kızartıyordu. Ablam ellerini boynuma dolayıp peşimden sürükleniyordu.

"Günaydın Kral Edward ve Kraliçe Andromeda" dedim. Annem küçük bir reverans yapıp "Günaydın Prenses Nymphadora ve Prenses Elizabeth" dedi.
"Bana Nymphadora deme!"
"Kraliçeye saygısızlık etme!" diye kızdım. Babam kıkırdadı. "Konuşacağına yardım et Kraliçeye" dedim.

"Tamam tamam tüm miras sana kalacak" dedi annem kıkırdayarak. Güldüm. "Yo yo yoo" diye karşı çıktı ablam. "Mirasın yarısını sana veririm" dedim kıkırdayarak. "İşte hayırlı kardeş" deyip kıkırdadı.

Kahvaltı ettik ve odalarımıza çıkıp bavullarımızı hazırladık. Maya ve Cedric'e mektup yazmayı unutmamıştım. Onlara kampta olacağımı söyledim. Tişörtlerimi bavuluma yerleştirirken ablamın koyu yeşil tişörtünü gördüm.
"Lizzy yeşil tişörtümü gördün mü?" diye sordu ablam. Kapıda duruyordu.

Ödüm koptu ne yalan söyleyeyim. "Hayır" deyiverdim. "Belki kirli sepetindedir?"
"Bilmiyorum... anneme sorayım bi"
Ablam annemlerin odasına doğru ilerledi. Bende jet hızıyla tişörtü ablamın dolabına koydum. Annemle ablam konuşuyordu.

Sonra annem ablamın odasına girip dolabına baktı. "Burada işte Nymphadora" dedi.
Ablam ağzı açık tişörte baktı. "Az önce yoktu!"

Hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi odaya girdim. "Buldunuz mu?" diye sordum. "Ablanın aklı başka yerlerde olduğundan tişörtünü göremedi" dedi annem tişörtü ablama tutarak. Sonra da kendi odasına gitti.
"Eşyaları bulmak annelerin özel gücü" deyip ablamın sırtını sıvazladım.
Pijamasını çıkarıp yeşil tişörtünü giydi.

Öğlene doğru hepimiz hazırdık. Ablamın elini tuttum ve cisimlendik. Geldiğimiz yer sahil kıyısı ile ormanın tam ortasıydı. Tabii benim o sıra midem bulanmakla meşguldu. Hala pek alışamamıştım şuna. Başım döndü ama geçti sonra.

"Biz Lizzy ile etrafta dolaşacağız" dedi ablam.
"Tamam dikkatli olun"
"Kraliçe Andromeda, burada Alastor Moody'nin sağ kolu durmakta. Dikkat benim göbek adım"
Annem kıkırdadı.

Ablam elime yapışıp beni çekiştirdi ve sahile doğru koşturduk. Dalgalar ayaklarımıza vururken kıyıda yürüdük.
"Bazenleri Cedric'e olan duygularımı bastırmaya çalışıyorum" dedim denize bakarken.
"Nasıl yani?"
"Bazenleri başkası ile takılıp onu unutsam mı diye düşünüyorum, ama olmuyor. O hep aklımda"
Ablam bir şey demedi.

"Başkası ile takılsan bile Cedric'i sevdikten sonra ne anlamı kalır ki? Çıktığın kişi için kötü olur, başka bir şey olmaz"
"Haklısın" dedim dalgın dalgın.
"Ama ben ve Cedric asla olmayacağız"
"Yerinde olsam bu kadar erken konuşmazdım"
"Bana kolye verdi diye mi?"
"Hayır. Cedric'i tanıyorum -senin kadar olmasa da- sanki sana hep daha yakındı"
"Belki benim yanımda daha rahat hissediyordur"
"Kendini buna inandıracaksan, tamam peki"

"Geçen dönem 3 kişi bana çıkma teklif etti" dedim.
"Cedric'i unutmak istiyorsan neden kabul etmedin?"
"Söyledim ya, yapamadım. Ced'i düşünmeden geçen tek bir dakika bile yok"
"Onunla küsken bile hep onu kesiyordum"
Ablam kıkırdadı. "O fazlasıyla iyi kalpli" dedim hülyalı hülyalı.

"Her gece hayallerimde, Cedric'in bana sarılıp kulağıma "Seni seviyorum Lizzy" diye fısıldadığını düşünüyorum. Sonra beni yanağımdan öpüyor, oradan çene kemiğime, çeneme ve dudaklarıma. O sıcak dudakları dudaklarıma dokunuyor, ellerimi saçlarından geçiriyorum..."

Elizabeth Andromeda TonksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin