11.Bölüm - DİKEN MEVSİMİ

1.6K 199 298
                                    

Multimedya; Güntaç 

Multimedyadaki şarkı;  Hakan Kurtaş, Kalben - Tesadüfen

Keyifli okumalar.

---

Karakoldan çıktıktan sonra Ateş bizi eve götürmesi için birilerini aramış, gelecek kişiyi beklerken de yarım saat karakol bahçesinde karşılıklı sigaralarımızı içmiştik. Arkadaşlarım bana çok kızgınlardı. Bizi bahçede görmüşlerdi ancak hiçbir şey söylemeden yanımızdan geçip gitmişlerdi. Ben en büyük savaşı kendi içimde veriyordum, onlara hiçbir şey anlatamamak canımı yakıyordu. Onları da bu işe sürükleyemezdim. Ne kadar az şey bilirlerse o kadar güvendeydiler. Benim hakkımda bilgi sahibi olmaları onları Asya'nın önüne atmakla eş değerdi. Asya onları bana karşı koz olarak kullanabilirdi.

Ateş'in adının Furkan olduğunu söylediği arkadaşı bizi aracıyla almaya gelmişti. Gecenin bir yarısındaydık, taksi bulma imkanımız çok düşüktü. Güntaç'ı merkezde bırakmıştık. Gökçe'nin yanına uğramak istemişti. Bizse evimize geri dönmüştük. Furkan'a teşekkür edip eve davet etmiştik ama o bizi yalnız bırakmayı tercih etmişti.

Eve girdiğimizde ben yorgunlukla kendimi koltuklardan birine attım. Ateş ise kırılan camları şimdilik kapatmak için bir yol arıyordu. Hava çok soğuktu, soğuk hava kırık camlardan içeri girip vücutlarımızı titretmeye yetiyordu. "Şimdilik bunlarla idare edelim. Sabah cam taktırmak için birilerini çağırırım." dedi Ateş siyah muşambalarla pencereleri örterken. Maalesef bu soğuk havayı engellemeye yetmiyordu.

Başımı sallamakla yetindim, kollarımı omzuma sardığımda tek kaşını kaldırdı. "Üşüyor musun?" diye sorduğunda gözlerimi usulca kapatıp açtım. "Odana çık istersen, orası soğuk değildir."

"Sen burada mı uyuyacaksın?" diye sorduğumda kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Soğuktan donmamı mı istiyorsun?" diye sorduğunda güldüm. Beni rahatlatmak için biraz daha ılımlı yaklaştığını fark edebiliyordum. Ses tonundaki her zamanki küçümseyici tını, bakışlarındaki küstahlık yoktu. "Sen iyi olduğuna emin misin? Fazlasıyla korkmuş gözüküyordun."

"Sadece sizin için endişelenmiştim." dediğimde kendini karşımdaki tekli koltuğa bıraktı. Gözlerimi yeni çıkmaya başlamış sakallarında gezdirdim. Başını geriye atıp sertçe yutkundu. Adem elması boynu boyunca kaydığında gözlerimi kıstım. Boynundaki morluk geçmişti. "Eğer böyle bir şeyle karşı karşıya kalırsak yaptığım şeyin ikiniz tarafından üstlenilmesini istemiyorum. Bugün yanlış alarmdı ama bir gün bu vukuatın karşımıza çıkmayacağının garantisi yok."

"Bu konu tartışmaya kapalı." diye mırıldandı uykulu bir ses tonuyla. Ofladım ve omuzlarıma daha sıkı bir şekilde sarıldım. Bu konuda neden inat ediyordu anlamıyordum.

"Evet bu konu tartışmaya kapalı. Cinayeti ben işledim, cezasını da ben çekeceğim." dediğimde başını kaldırdı. Yüzünde zerre duygu değişimi yaşanmamıştı. Aynı kararlı ifadeyle bana bakıyordu. Sözlerimin onun gözünde bir değeri yokmuş gibiydi. Dik dik bakıyordu yüzüme. "Bunu üstlenmen için hiçbir mantıklı sebebin yok."

Derin bir iç çekti ve doğruldu. Yüzünde huzursuz bir ifade vardı. "Tek başına şehre inmene izin vermem hataydı." dedi, ardından dolgun alt dudağını ısırdı. Başımı iki yana salladım. Bunun için kendini suçlu hissetmesi ve suçu üstlenmeye çalışması benim gözümde çok saçmaydı.

"Beni tek başıma göndermedin Ateş. Yanımda Güntaç vardı." dediğimde kaşlarını kaldırdı. Sanki boşuna nefes tüketiyormuşum gibi hissediyordum. Düşüncelerinde en ufak bir değişiklik yapabildiğimi sanmıyordum. "Böyle olacağını bilemezdin. Cenk'in bu kadar çabuk izimizi bulabileceğini hiçbirimiz tahmin edemezdik. Edemedik de zaten."

BARINAK MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin