14

657 94 41
                                    

29 Şubat final... Yorum ve oy atanlara teşekkür ederim 🥺

İyi okumalar ❤️


7 Şubat 1911 - Hanguk

"Burada değil mi? Burada olduğunu biliyorum... Çekil önümden." Tatlı uykumun en güzel yerinde uyandım. Albay yoktu yanımda, dışarıdan gelen bağırışmaları da net duyamıyordum. Tam esnedim, albay kokulu yataktan kalkacaktım ki Seung girdi odaya. Üzerimi örten kalın yorganı tuttum, var gücümle sıktım. Korkuyordum, başımızı yakabilirdi. Albaya zarar vermiş olabilirdi.

"Bayım, lütfen çıkın bu odadan." Hizmetliye baş selamı verdim, anlamış olacak ki kenara çekilip sustu. Bunu tek başıma halledemezdim belki ama en azından denerdim.

"Beni aldatıyor musun?"

"Ne saçmalıyorsun sen?" Kolumdan tuttuğu gibi odadan sürükleyerek çıkardı. Ayakta olsam da geri çekilemedim, hızlıydı. "Bırak beni Seung." Trabzana elimi koyup tutundum. Durmak zorunda kaldı. Bir sinirle merdivene çöken bana baktı. Uyanır uyanmaz kabus gibi geçen dakikaları algılamaya çalışıyordum.

Ben ne hata yaptım?

"Bay Choi, lütfen terk edin bu evi. Asker çağırmak zorunda kala-" Cebinden çıkardığı asker rozetini genç kadına gösterdi. Bu durumda bile yalancıydı işte. Ne diyebilirdim ki? Benden her konuda üstündü.

"Zorluk çıkarma Jimin, gel benimle." Kafamı kaldırıp nefes nefese baktım. Kırgındım, kızgındım, üzgündüm kısacası berbattım ben. Ne onu takip etmeye gönlüm el veriyordu ne de burada kalmaya. Albayın başını sırf kendi güvenliğim için yakamazdım. Sevgilimi kendimle beraber yakamazdım."Yoksa ilişkiniz sabah gazetelerine manşet olur."

"Beni tehdit mi ediyorsun?"

"Sadece uyarıyorum hayatım, beni aldattığın halde sakin kalmaya çalışıyorum. Benim için ne kadar zor bir durum farkında mısın?"

"Sen kafayı yemişsin. Benim albayla aramda hiçbir şey yok Seung." Bileğimden çektiği gibi tutunduğum trabzanın parçası bu zamanı bekliyormuş gibi elimde kaldı. Kenara fırlattım, daha da itiraz etmedim zaten. En azından albayın başı yanmamalıydı.

Onun iyiliği için kendimi yaktım.

Her şeyi onun için yaptım.

Terk ediyordum.

İlişkimizi.

Kapıya geldik, kapı zaten açıktı. Kafamı kaldırır kaldırmaz bahçede ağzında sigarası, kollarında odunlarla birlikte bize doğru gelen albayla gözlerimiz buluştu. Beyazlığın içinde yanık teni parlıyordu. Yeni kalkmış olmanın çekikliği vardı gözlerinde.

Odunlar kağıt parçası gibi etrafa saçıldı. Koşar adımlarla yanımıza gelip Seung'un yakasına yapıştı. "Buraya nasıl girdin?"

"Sizin gibi bir albaya bu tarz ithamlar yakışıyor mu?" Albayın elini tutup ittirdiyse de olmadı. Bir korkak gibi arkada izliyordum. Tüm korkaklığım albay içindi. Bizim içindi.

Soldier'JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin