Medyaya feci halde kalbimi bırakıyorum. Lütfen sonuna kadar izleyin.
İyi okumalar ❤❤
xxxx
22 Şubat 1911 - Hanguk
Kaçtık, uzaklaştık bize ait olmayan soğuk evimizden. Lakin orada olan bütün anılarımı özleyeceğim doluyor aklıma eskimiş bir harabe gibi hissediyorum kendimi. Yalnız, korkunç ve kimsesiz.
Birkaç gündür aramız iyi. Bu gece benimle yatacağına söz verdiğinden yatağımda onu bekliyorum. Gelmiyor, dakikalardır ortalıkta yok. Arkadan balta sesleri geldiği için korkmuyorum, çünkü üşümemem için odun kesiyor sevgilim.
Burada bile dinlenmiyor. Oysa ki üşümek sorun değil, onunla geçirdiğim her saniye benim için altın değerinde. Normalde dün, askerlerin beni yaka paça götürmesi gerektiği gündü. Lakin korkak gibi kaçtık. Kaçarak ne zamana kadar yaşayabiliriz ki?
Evi dolduran zil sesiyle yatağımdan kalktım. Aşağıya indim. En azından anahtarları almalıydı, bunun için onu azarlayacaktım. Soğuk yatağımızı onun için ısıtıyorken beni yerimden kaldırması büyük bir sorundu. Ya da ben fazla abartıyordum.
Sebebi olmadan kavga etmek iyi geliyordu. Albayın sinirli hali korkunç olsa da yanaklarına küçük öpücükler kondurmak için nelerimi verirdim.
Kapıyı açtığım an çemkirmeye başladım.
Lakin odun seslerinin kesilmediğini anlamayacak kadar aptaldım işte.
"Bay Park, zorluk çıkarmayın ve bizimle gelin." Karanlıkta etrafıma bakındım. Kaçamazdım daha. Öte yandan albayı görürler diye içim içimi yiyordu. İhanet, içime işlense de yapamadım. Ayaklarım geri adım atmadı. Daha fazla kaçamadım.
Arkasında ordu vardı, ne yapabilirdim ki tanrı aşkına? Beni nasıl buldular ondan bile emin değilim. Kalabalığın arasından tek bir kişiye çarptı gözlerim. Seung...
Bir gülümseme gördüm dudaklarından sıçrayan. Göğsüm korkunun verdiği şiddetle inip kalkıyorken kollarımı uzattım. Sanki canavarmışım gibi yüzüme tutulan fener tüm görme yetimi çekip aldı. Albay gelmeden gitmeliydim.
Albay olmazdı.
Albay yanmamalıydı.
Albay...
Sevgilim işte... O benim biricik sevgilim.
Üzerime atlayan askerler yüzünden canım yandı. İnleyemedim, acımı da içimde yaşadım. Hepsi albay içindi.
Hepsi sevgilim içindi.
Balta sesi kesilir kesilmez bu halimle arabaya bindirildim. Ayağımda ne bir ayakkabı, üzerimde ne bir mont. O soğukta en az dışarısı kadar içeride de hakim olan dondurucu soğuğu yiye yiye yolculuk ettim.
Ağladım, tüm yol boyunca. Tek bir göz yaşı dahi kalmadı, her şey yok oldu. Sevgilimi geride bıraktım. Bu gece sevişecektik, onun bilinci vardı içimde. Kıpır kıpırdım. Heyecanlıydım. Günde üç kere banyo yaptım, bunun olacağını biliyordum. En azından bir kereliğine yatmak istedim albayla.
Bir kereliğine arzulanmak nedir tatmak istedim.
Bir kereliğine inleye inleye albayın adını sayıklamak istedim.
Tanrıdan fazla mı beklentim vardı? Küçücük bir hevesti, ölmeden önce dilediğim...
23 Şubat 1911 - Hanguk
"Neden kaçtınız Bay Park?"
"Anlatsam anlayacak mısınız?" Yara bere içinde olan bedenimi zar zor ayakta tutuyordum. Ne yemek yedim ne de su içtim. Dünden beri yediğim dayaklar boyumu geçiyordu. Lakin acımıyordu, acımazdı. Benim sol tarafım kopmuşken birkaç yumruk neydi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soldier'Jikook
FanfictionTamamlandı ✔️ -1910- "Gülün." Dedi onca farklı kelime varken. "Gülün lütfen, öndeki yamuk dişiniz öyle çok hoşuma gidiyor ki Bay Park." Son cümlesini yüzüme doğru fısıldadı. Ve devam etti beni bugün gömmeye niyeti varmış gibi. "Sizi yamuk dişinizden...