4

18.8K 2.1K 508
                                    

*

B A D E

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

B A D E

Bu dünyada hissettiklerimi anlayabilecek herhangi birinin var olup olmadığını merak ediyordum. Kafanın içinde büyük ve ağır bir boşlukla yaşamanın, kendine dair hiçbir şey bilmemenin gerçekten anlayabilecek birinin...

Utku Demir Zorbey'in beni kendi evine getirmesinin üstünden tam beş gün geçmişti. Beş koca gün. Ve ben sonunda bu noktadaydım; fırının başında durmuş, pişmekte olarak şekilsiz kurabiyelerimi izlerken bu dünyada beni anlayabilecek tek bir insanın var olup olmadığını düşünüyordum.

Evin içindeki sessizliği bölen tek şey fırının çıkardığı alçak sesken Utku'nun bu akşam gelip gelmeyeceğini merak ettim. İtiraf etmekten hoşlanmasam da Utku etraftayken kendimi daha iyi ve güvende hissediyordum. Bu biraz saçma geliyordu ama ne yapabilirdim? Beni evde bırakıp gittiği ilk akşam kendimi dünyanın en yalnız insanı gibi hissetmiştim çünkü kendimden başka kimsem yoktu; anılarım bile. Haliyle biraz ağlamış, bolca kendi halime acımış ama bir noktada yavaş yavaş toparlanmaya başlamıştım.

Utku'nun beni misafir etmeye çok gönüllü olmadığını biliyordum, bunu yüzünden geçen anlık mimiklerden anlamak kolaydı. Fakat bütün gönülsüzlüğüne rağmen bana gerçekten çok iyi davranıyordu. Daha ilk akşamdan bana bir cep telefonu ve bir tablet vermişti. Cep telefonu için ağlayarak boynuna sarılmak istemiştim çünkü ona, yani bu dünyada tanıdığım tek insana istediğim zaman ulaşabileceğimi bilmenin beni ne kadar rahatlattığını başka türlü anlatamazdım. Elbette ona sarılmamıştım. İçimden bir ses ona sarılmamdan hiç hoşlanmayacağını söylediği için yalnızca gülümseyerek teşekkür etmekle yetinmiştim.

Tablet ise canımın sıkılmaması içindi, böyle söylemişti. Ve sonuna kadar haklıydı. Bir internet bağlantısı sayesinde bu küçük ama kullanışlı alet beni delirmekten kurtaran muazzam bir yardımcı olmuştu.

Tabii o ilk tek başına kalma korkusunu aştıktan sonra.

Kendimle ilk kez baş başa kaldığımda bir süre ne yapacağımı bilemeden salondaki kanepede oturmuştum. Evin içinde benim nefes alış verişim dışında bir ses yoktu. Yani aklımdaki korku dolu düşüncelerden başka hiçbir şey duyamıyordum. Fakat sonra, gecenin ilerleyen saatlerine doğru karnımdan yükselen gurultu sessizliği böldüğünde korku dolu düşüncelerime ara vermek zorunda kaldım. Acıkmıştım.

Utku bana buzdolabının dolu olduğunu ve istediğim gibi kullanabileceğimi söylemişti. Bunu hatırlayınca kalkıp ayaklarımı sürüyerek buzdolabının önüne gittim ve kapısı açıp yeni bir gerçekle yüzleştim. Neleri yemekten hoşlandığımı da hatırlamıyordum. O gün gittiğimiz restoranda Utku beni acele ettirdiği için rastgele bir sipariş vermiş ve yediğim yemeği sevmiştim. Lakin şimdi, karşımda bir sürü seçenek ve elimde sınırsızca zaman varken karar vermek için ne yapmam gerektiğini bilemiyordum.

Nar ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin