*
B A D E
Üzerimde bana epey bol gelen bir tişört, belimden düşmemesi için ipini sıkıp düğüm yaptığım ve yürürken düşmeyeyim diye paçalarını kıvırdığım bir eşofmanla, üstüne üstlük kurutmadığım için kurudukça kabaran dağınık saçlarımla birlikte tepeden tırnağa muntazam görünen, adımlarını sanki dünyanın sahibi oymuşçasına özgüvenle atan hoş bir adamın yanına yürüyordum. Paltomu doktor muayenesi sırasında çıkardığım için kolumda taşıyordum. Yüzümdeyse hayal kırıklarıyla dolu bir ifade vardı.
Evet, bu nahoş manzaradan anlaşılabileceği gibi doktor görüşmesi pek de umduğum gibi geçmemişti. Doktor bana hafızamı geri getirecek bir iğne yapıp bu kaybolmuşluğuma bir son verir diye umuyordum ve evet, bu uğurda bir iğne yemeye de razıydım ama ne yazık ki umutlarım boşa çıkmıştı. Bir sürü makineden geçip muayene olmamın ardından doktorun tek söylediği bu hafıza kaybının geçici olması olasılığının yüksek olduğuydu.
"Ama tabii, kalıcı da olabilir," derken özür diler gibi dudaklarını bükmüştü. "Başınıza bir darbe almışsınız, sanırım düşmüşsünüz. Yani travmaya bağlı bir hafıza kaybı söz konusu, travma sonrası amneziler kalıcı olabilir. Ama ben pozitif düşünmekten yanayım. Umutlarımız bu hafıza kaybının ortaya çıktığı gibi aniden geçmesi yönünde. Bu süreçte kendinizi lütfen zorlamayın. Düşmeye bağlı kas ağrılarınız ve baş ağrılarınız için size bazı ilaçlar yazacağım. Beslenmenize ve uykunuza dikkat edin."
İlk refleksim yine ağlamak olmuştu. Dudaklarımın titremesini kontrol altına almaya çalışsam da gözlerimin dolmasını engellemem mümkün değildi. Perişan bir haldeydim ve buna inanamıyordum. Acaba hayatımın hatırlamadığım kısmında çok büyük bir kötülük mü işlemiştim? Bu yaşadıklarım ilahi bir cezanın parçası mıydı? Yoksa sadece makûs talihimin beni getirdiği korkunç bir nokta mıydı? Hiçbir fikrim yoktu ve kendimi öyle çaresiz hissediyordum ki attığım her adımda dizlerim titriyordu.
"Suratını asma," dedi Utku sıkıntılı bir sesle. "Doktor hafızanın büyük ihtimalle yerine geleceğini söyledi. Ayrıca Mirza da en kısa zamanda senin kim olduğunu bulacaktır. Hem eminim ailen de seni arıyordur. Çok zor olmaz kavuşmanız."
"Peki, o zamana kadar ne yapacağım?" diye sorarken yanımızdan geçen insanların garip bakışları karşısında rahatsızlığımın iki katına çıktığını hissettim. Keşke onlara kaşlarımı çatıp çıkışabilseydim. Ne var? Hiç mi hafızasını kaybedip yabancı bir adamın kıyafetlerini giyen dağınık bir kadın görmediniz?
Sorum Utku Demir'in oflamasına sebep oldu. Sanırım o da bu sorunun cevabını düşünüyor ve bulduğu şeyden hoşlanmıyordu. "O zamana dek seni seve seve misafir edeceğim tabii."
Kelimeleri öyle isteksiz, öyle can çekişen bir ruh haliyle söylemişti ki gerçekliklerine inanmayı bir saniye dahi düşünmedim. "Eğer param olsaydı kalacak bir yer bulabilirdim," diye mırıldanırken incelen gururumu küçük paçavralarla yamamaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nar Çiçeği
Romance"Salonumda baygın bir kadın yatıyor." Mevcut durumu özetlemek için en doğru yol bu muydu, bilmiyordum. Ama dağınıklıktan nefret eden, buna rağmen en ufak bir stres anında hızla dağılan zihnimin içinde olan biteni özetleyen en mantıklı kelime grubu b...