13

18.3K 2.3K 717
                                    

*

B A D E

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

B A D E

Stajyerliğimdeki üçüncü haftanın sonunda Erva artık doğum iznine çıkması gerektiğini, bu tempoya daha fazla dayanamadığını söyledi. Artık kaldıramıyordu ve ben henüz hazır değildim. Hazır olmanın yakınından bile geçmiyordum. Daha en azından bir ya da iki haftam var zannediyordum ama zavallı kadın cuma günü mesai bitiminde koltuğuna çöküp kalınca ve azat edilmek isteyince onu geri çevirmem mümkün değildi. Gitme, kal diyemezdim.

Utku Demir demişti gerçi. Başını sağa yatırıp "Erva," deyişi öyle tatlıydı ki ben Erva'nın yerinde olsam hiçbir yere gidemezdim. Çocuk Utku'nun eline doğardı mecburen. "Bir hafta kalamaz mısın? Lütfen."

Erva benim gibi yelkenleri hemen suya indirmemişti. Bunun nedeni gerçekten izne ihtiyacı olmasıydı elbette. "Bade benim yokluğumu aratmayacaktır." derken Utku'ya teselli vermek ister gibi bir hali vardı. "Hatta son zamanlarda yerimden kalkmakta ne kadar zorlandığım düşünülürse, benden çok daha iyi bir performans gösterecektir. Benim artık ayrılmam gerekiyor, gerçekten."

Utku bu sözlere kanmadı. Ama elbette Erva'ya çoktan hak ettiği izni verdi ve böylelikle ben dördüncü haftamın başında asistanlığa tarif ettim.

Bu, kelimenin tam anlamıyla korkunçtu.

Her şey çok korkunçtu.

Pazartesi sabahı şirkete geldiğimizde, arabadan inmeden önce Utku'nun bana bakıp "Benimle çalışmak gerçekten kolay değil." deyişini istemsizce hafife almıştım. Yani ben bu adamla yaşıyordum. Çalışmak da en fazla ne kadar zor olabilir ki diye düşünmüştüm. Tabii Utku'yu tanımayanlar için onunla çalışmak zor olacaktı ama ben o kadar da zorlanmazdım diye tahmin yürütmüştüm.

Yanıldığımı anlamam işe başlayışımdan yaklaşık bir saat sonrasına denk geldi. Erva'dan teslim aldığım ajandanın hiç değilse ilk maddelerini tamamlamak kolay olsaydı ama değildi. Utku Demir ofisine adım attıktan sonra nefes almadan çalışmaya başlıyordu ve asistanının da bu tempoya uymasını bekliyordu. Ciddiyetle.

Telefon görüşmeleri. Düzenlenen dosyalar. Kontrol edilen raporlar. Birimler arası telefon görüşmeleri. Ayarlanan toplantıları teyit etmek için yapılan telefon görüşmeleri. Utku'nun saat onda kahvesini içeceğinden emin olma. Bu kahvenin tam istediği gibi olacağından emin olma. Utku'ya ulaşmaya çalışan insanların ısrarla araması. Utku'nun birçoğuyla görüşecek zamanının olmaması. Benim o insanları geri çevirmek durumunda kalmam ama onların ısrarlarını sürdürmeleri...

Yalnızca bir saat içinde başıma gelenler bunlardı ve ben adeta nefes nefese kalmıştım. Durup dinlenecek zamanım yoktu çünkü ajandada bir sonraki görev üstünü çizmem için beni bekliyordu. Öğlene kadar bu devam etmişti. Ya bilgisayarda nefessiz bir şekilde bir şeyler yazıyor ya telefonla konuşuyordum. Utku beni aramak için bile vakit kaybetmeye tahammülsüz olduğundan "Bade!" diye seslendiğinde uğraştığım ne iş varsa yarıda bırakıp ofisine koşturuyordum.

Nar ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin