Kayra'nın hikayesi Derin Deniz Mavisi'ni gördünüz mü? Upuzun bir giriş bölümü ile yayımda. Profilimde bulabilirsiniz!
B A D E
Gözlerimi zar zor aralayarak etrafa baktığımda dolabımı karıştıran birini gördüm. Uzun kahverengi saçları olan, zayıf birini. Kaşlarım hafifçe çatıldı ve paslı bir sesle "Açelya?" diye seslendim.
Arkadaşım telaşla arkasını döndü. Beni görünce önce kaşları yukarı kavislendi, ardından yüzünde özür diler gibi bir ifadeyle "Uyandırdım mı?" dedi. Her nedense sesi fısıltı şeklindeydi. "Affedersin. Sadece giymek için ince pembe hırkanı ödünç alacaktım ama bulamadım."
İnce pembe hırkamın nerede olduğunu bilmiyordum. İnce pembe bir hırkam olduğundan haberim bile yoktu esasında. Yine de Açelya'ya başımı sallayarak "Sorun değil." dedim. Sonra her yanı sızlayan bedenimi yatağın içinde doğrulmaya zorladım. Bütün kaslarım ayrı ayrı sızlıyorlardı ve kemiklerim sanki demirden yapılmış gibi bana ağır geliyorlardı. Elimde olmadan hafifçe ofladım.
Bu esnada arkadaşım hemen yanıma koşturup doğrulmama yardım etti. Ardından endişeyle yüzüme bakıp "Nasılsın?" diye sordu. "Son yirmi dört saattir falan uyuyorsun sanırım. Aralarda uyanıyorsun tabii ama çok uzun süre uyanık kalabildiğin söylenemez."
Bu garipti çünkü o kadar uyuyan birine göre kendimi fazlasıyla halsiz ve yorgun hissediyordum. Sırtımı yatağımın başlığına yaslayıp alçılı kolumu kucağıma çekerken "Biraz daha iyiyim sanırım." diye mırıldandım. Mızmız birisi olmak istemiyordum. Hem iyi olduğumu söylersem belki iyi hissetmeyi de başarırdım. Böyle düşünerek gülümsemeyi denedim. Sonra Açelya'yı baştan ayağı bir süzdüm. Hazırlanmış görünüyordu, sanırım evden çıkmak üzereydi. "İşe mi gidiyorsun?"
Başını salladı. "Şey. Utku Demir burada kalmakta oldukça ısrarcı, ben de izin günlerimi onun burada olamayacağı zamanlara ayarlarsam seni hiç yalnız bırakmamış olurum diye düşündüm. O yüzden bugün işe gideyim dedim."
"Utku Demir mi?" Zavallı kazazede kalbim bu ismin anılmasıyla birlikte hızlanmaya başladı. Biraz önce beni ayakta tutmak için bile nazlı nazlı atıyorken şimdi maraton koşmaya hazır bir hali vardı. Asla akıllanmıyordu.
"Evet." dedi Açelya. "Sen ameliyattan çıktığından beri yanından hiç ayrılmadı. Hatta iki saat önceye kadar şurada, yatağının hemen yanında, sırtını komodine yaslamış uyukluyordu. Gidip salondaki kanepeye yatması için zor ikna ettim." Duraklayıp gözlerimin içine baktı ve korkuyla sordu. "Hatırlamıyor musun?"
Hatırlamama ihtimalim beni de korkuttuğu için hızlıca zihnimin içine bir gezintiye çıktım. Puslu ama yaşandığına emin olduğum birkaç an vardı. Hastane yatağındaydım ve önüme tutulan bir kaba kusuyordum. Utku Demir oradaydı. Saçlarımı yüzümden çekiyor, sonra bana su içirip beni yatırıyordu. Bu esnada sürekli bana iyi olacağımı söyleyen sesinin tenimde gezindiğini hissedebiliyordum. Eve geldiğimiz zamanı da çat pat hatırlıyordum. "Beni kucağında mı taşıdı?" diye sordum dehşet dolu bir fısıltıyla. "Taksiden yatağıma kadar." Boynuna sarıldığımı, başımın omzuna düştüğünü hatırlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nar Çiçeği
Romansa"Salonumda baygın bir kadın yatıyor." Mevcut durumu özetlemek için en doğru yol bu muydu, bilmiyordum. Ama dağınıklıktan nefret eden, buna rağmen en ufak bir stres anında hızla dağılan zihnimin içinde olan biteni özetleyen en mantıklı kelime grubu b...