Yazar Notu: Bölümleri çok aksattığımın farkındayım :( Elimden geldiği kadar yapmaya çalışıyorum. Bu yüzden oldukça fazla yorum bekliyorum!!! Yazarken, oldukça düşündüğüm bir bölüm oldu, umarım siz de beğenirsiniz! İyi okumalar! <3
---------------------------------------------
Bölüm Şarkısı: Billie Eilish - Bellyache
Bazen, içinizden bir his yükselirdi; sizi, tanıdıklarınızı, yaptıklarınızı yabancılaştırırdı.
Her şey, kocaman bir hataymış gibi üstünüze gelir, kafanızdaki yüzlerce ses aynı anda size oradan kaçıp gitmenizi söylerdi. Her yer size bir cennet gibi gelirdi, orası dışında. Köşeye sıkışmış hissederdiniz. Halbuki, ne gerek vardır? Sizi üzen her şeye koca bir tekme atıp yepyeni bir sayfaya başlama olanağı her zaman oradadır. Fakat bu, çoğu insan için yaşadığı kabustan daha korkutucudur. Bunun nedeni orada hala, sizi bulunduğunuz yere bağlayan bir değerin olmasıdır. Bir kişinin...
Fakat şimdi, gözlerimi o korkunç manzarada gezdirirken, artık beni burada tutan birinin olmadığını hissediyordum.
Evet.
Genç adam beni, bu duvarlardaki panolarla, peri masalından çekip almış ve çivili bir gerçekliğin üzerine acımasızca bırakmıştı.
Tüm oda, ona inanmakla sadece ama sadece aptallık yaptığımı kanıtlamak istercesine, fotoğrafları bana teker teker sunuyordu. Yüzlerce, binlerce hatta belki de onbinlerce anı suratıma tokat gibi çarparken, zihnimde Chresendo* halinde yükselen çığlıkları hissediyordum.
Hepsi de aynı şeyi söylüyordu: Kaç.
Fakat ben, bu anı unutmamakta kararlıydım. Hayatımda hissettiğim en güçlü duyguları bana yaşatan adamın gerçek yüzüne özümseyerek baktım. Daha yakından... Herbirine... Teker teker...
Bir fotoğrafta, parkta oturmuş elimdeki dondurmayı yalarken, gülümsüyordum. Onaltı ya var ya da yoktum. Yanındaki fotoğraf ise, doğum günüme aitti. Bahçede, çalıların arkasından çekilmişti. Evet, bu günü hatırlıyordum. Tam on yedi yaşına bastığım ilk gündü. Oldukça heyecanlı oluşum, yüzümden bile belli oluyordu.
Yanındaki fotoğrafa baktığımda ise, nefesimin tamamen kesildiğini hissettim.
Jack, bizim komşumuzun torunuydu. Yaşıtım olmasına rağmen, her zaman benden daha olgun davranmış ve bana destek olmuştu. Onunla, yedi yaşındayken tanışmıştık bu yaşımıza kadar birbirimizle iletişimimizi kesmemiştik. Fotoğrafta da, Jack ile birlikteydik. Burası bir kumsaldı. Gün batımının kızıllığı gök yüzüne yansımış, dalgalar neredeyse denizi terk edip pürüzsüz hale getirmişti. Ben, Jack'in sırtına atlamış ve kollarımı onun boynuna dolamıştım.
Fakat, bu fotoğrafta korkutan şey bunlardan hiçbir değildi.
Jack...
Gözlerinin bulunduğu yere raptiyeyle birer delik açılmış ve ağzına kırmızı bir çarpı çizilmişti.
Sertçe yutkundum.
Yanındaki fotoğrafa baktım.
Jack ile ben... Jack'in yüzü delik deşik edilmişti. Yanındaki de öyle. Ve diğer yanındaki de... Duvarlara daha dikkatli baktığımda, farkettiğim şey ile titrek bir nefes verdim.
Fotoğraflarda, yanımda yer alan herkes, fotoğraftan çeşitli yollarla ekarte edilmişti. Kimisi, kırmızı çarpılarla görülmez hale getirilmiş, kimi tükenmez kalemle karalanmış, kimisi fotoğraftan kesilip atılmış ve benim tüylerimi ürperten; raptiyelerle delik deşik edilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hostage || Dramione
Random"Sana karşı duyduğum şeyin ne olduğunu bilmiyorum, Granger." dedi, dudaklarını boynuma yaklaştırır ve tenimi küçük öpücüklerle ödüllendirirken. "Bildiğim tek bir şey varsa, o da tek istediğimin sen olduğu. Bu yüzden seni tutmama izin ver," dedi, asa...