Selamlar!
Yepyeni bir hikaye fikriyle karşınızdayım. Bu kurgu beni gerçekten çok heyecanlandırıyor! Tüm süslemelerden kurtulun! Draco ve Hermione'nin gerçek karakterleriyle, kendi davranışlarıyla ve alışkanlıklarıyla yazılmış bir hikayeye hazır mısınız?
O zaman okumaya devam edin.
Beğenmeniz dileğiyle...
İyi okumalar diliyorum!
---------------------
Bölüm Şarkısı: G-Eazy x Bebe Rexha - Me, Myself & I
Burnuma gelen bu kokuyu tanıyorum.
Kan kokusuydu.
Genzimi yakarak akciğerlerime ilerliyor ve kapanmakta olan göz kapaklarıma ağırlık yapıyordu. Bu hücrede çürüyeceğime inanamıyordum. Çağın en zekisi olarak bilinen Hermione Granger, şu anda bir acizden başka bir şey değildi.
Kolumdaki o iğrenç kelimeye baktım.
Bulanık...
Yazının, çakıyla kazınmış her harfinden kan süzülüyordu. Gördüğüm görüntü ile daha da bulanan midem, işi kusmaya kadar götürmüşken, kendimi tutacak gücüm yoktu.
Kendimi hızla hücrenin bir köşesine attım ve içimden yükselen kusma dürtüsünü serbest bıraktım. Saniyeler geçtikçe, kapanan bilincimi hissediyordum. Ağzımı umursamazca koluma sildim ve kendimi yere bıraktım.
Harika! Bir de boğazımdaki yanma işe karışmıştı.
Çok uzaktan yankı yapan ayak seslerini duyduğumda, hafifçe gülümsedim. Burada bitiyordu her şey, Malfoy Malikanesi'nin hücrelerinden birinde, yarı kendinden geçmiş halde.
Fakat işler tahmin ettiğimden çok daha farklı ilerler ve içeri giren kişi, bana onun kim olduğuna bakma şansı tanımadan, bana bir dilkilit büyüsü ardından da sersemletme laneti gönderirken, sinirle fısıldamıştı.
"Beni bunu yaptığıma pişman etmesen iyi edersin, Bulanık."
•§•§•§•§•
Gözlerimi, göz kapaklarıma çarpan rahatsız edici güneş ile araladığımda, etrafa bakındım. Malikanede değildim. Burasının neresi olduğuna dair en ufak fikrim bile yoktu.
Bir yatağın üstünde uzanıyordum. Üstüm yumuşacık bir yorganla örtülmüş ve dışarıdaki soğuktan etkilenmem engellenmişti. Tüm evin ahşaptan oluşuyor oluşu ve yan tarafımdaki üçgen pencereden dışarı bakıldığında görülen karlı ve sık ağaçlı orman, burasının bir dağ evi olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
Gözlerim bedenime indiğinde, üzerime bana ait olamayan bir kazağın olduğunu görmüştüm. Uzun ve bej rengi kazak bedenimde bir elbise görevi görüyordu. Kollarıma baktım. Her yerimde yer almış olan kan ve kir temizlenmiş ve kolumdaki yara izi sarılmıştı.
Aklımdaki sorularla gözlerimdeki ifade şüpheye döndü ve kaşlarım çatıldı. Aklımdaki tek soru ise, tüm bunları yapanın kim olduğuydu.
Aklıma kimse gelmezken, derin bir iç çektim ve ayaklarımı yerden oldukça yüksek olan yataktan aşağı sarkıttım. Ayaklarım, yerden ısıtmalı olduğu belli, sıcak ahşap zeminle buluştuğunda, huzurla gülümsedim.
Yataktan birazcık uzaklaştığımda, ulaştığım kapıya asıldım. Kapıyı sertçe açıp etrafa şüpheli bir bakış attım. Bu kişi her kimse beni buraya getirmiş olmasının iyi bir amacı olduğunu bilmiyordum. Her an tetikte olmalıydım. Bir tık bile gelmeyen evde, kimsenin olmadığına emin olmak için odaları dolaşmaya karar verdim.
Burası bir dağ eviydi. Yani çok fazla odası olmamalıydı. Fakat tüm üst katı gezmeyi bitirdiğimde, bunun tamamen yanlış bir kanaat olduğuna karar vermiştim. Uzun süren dakikalar sonunda toplam: üç banyo, iki yatak odası gezmiştim. Ayrıca bu sadece üst kattan ibaretti.
Alt kata inmek için hareketlendiğimde, gözüme çarpan kapıya kaşlarımı çattım. O odayı gezmemiştim.
Ürkek adımlarla oraya doğru ilerlediğimde elimi kapının koluna attım. Lakin, kapının kolunu çevirip açmaya çalışma çabalarım hüsranla sonuçlanmıştı. Bir kez daha deneyip kapının koluna atıldığımda, metal aniden ısınmış ve elimi yakmıştı. Kapının kolundan, elimi çığlıklarla geri çekmiştim.
Elime bakıp, kızarmış olduğunu gördüğümde, üflemeye çalıştıysam da bunun daha çok canımı yakmasını anlamlandıramamış ve acıyla inleyip büyülenmiş olduğu belli olan kapıya son bir bakış atıp merdivenlere doğru ilerlemiştim.
Ben de Hermione Jean Granger'sam, o odada ne olduğunu öğrenecektim.
Alt kata indiğimde, sızlayan elimi yok saymaya çalıştım. Zemin kat, üst kat kadar karmaşık ve dolu değildi. Sadece geniş bir şöminenin etrafına kurulmuş üç tane koltuk ve Amerikan tarzı bir mutfak vardı.
Lakin odada dikkat çeken ve insanı şüpheye düşüren şeylerden biri de, şömine ve mutfaktan oldukça uzak bir duvara yerleştirilmiş, zincir birleşim yerleriydi. Bu zincirlerin birine işkence etmek için birebir olduğunu anladığımda, sertçe yutkundum ve alarm veren zihnimle birlikte bulduğum tüm çekmeceleri karıştırmaya başlamıştım.
Asamı arıyordum. Onu bulduğum anda, o odada ne olduğunu öğrenebilir ve bu lanet olasıca evden kurtulabilirdim. Aynı şekile büyüyle kilitlenmiş birkaç çekmece ve içinde asam dışında tüm gereksiz şeyleri barındıran çekmecelerden sonra pes etmiş ve stresle inip kalkan göğsümün sakinleşmesini umarak bulduğum en yakın duvarın yanına çökmüştüm.
Harry, Ron ve dışardaki savaşı hatırlamamla terleyen saç diplerimi, yok saymaya çalıştım.
•§•§•§•§•
Ne zaman uyuyakaldığımı bile hatırlayamıyorken, gözlerimi, anahtarın kapı deliğine girme sesiyle uyanmıştım. Panik içinde etrafa bakınırken, gözüme bir şeyin çarpmaması hiç de iyi gelmemişti.
Hızla mutfağa yöneldim, ilk açtığım çekmeceden bulduğum bıçağı, kurtuluşumun simgesi gibi sıkıca kavradığımda, kapının yanına geçtim ve yutkunarak, anahtarın delikte hareket edişini dinledim.
Sadece birkaç saniye sonra kapı hızla savrulup açıldığında, elimdeki bıçağı karşımdakinin kim olduğuna bile bakmadan ona doğru salladım.
Bıçak, karşıdakinin irkilmesine bile sebep olmadan onun koluna derin bir kesik açtığında, karşımdakinin korkusuzca ve umursamıyormuş gibi bıçağı eliyle kavramasıyla birlikte, gözlerimi korkuyla onun yüzüne kaldırdım.
Gözlerim mavi gözlere çarptığında, o bana sırıtarak bakıyor haldeydi. Gözlerini küçümsercesine kolundaki kesiğe çevirmiş ve ardından her zamanki sinir bozucu sesiyle konuşmuştu.
"Kabul etmeliyim Granger," dedi gözlerini vücudumun herbir santiminde gezdirip kendimi rahatsız hissetmeme sebep olarak. "Elinin ağır olduğunu unutmuşum."
------------------------
Eveeet. İlk bölümü nasıl bulduğunuzu yorum atmayı unutmayın. Benim için gerçekten çok önemli.
Kısa aralıklarla bölüm atacağım. Fakat sizden de bol bol yorum bekliyorum.
Her neyse...
Diğer bölümde görüşmek üzere!
Öpüldünüz! <3
<3<3<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hostage || Dramione
Random"Sana karşı duyduğum şeyin ne olduğunu bilmiyorum, Granger." dedi, dudaklarını boynuma yaklaştırır ve tenimi küçük öpücüklerle ödüllendirirken. "Bildiğim tek bir şey varsa, o da tek istediğimin sen olduğu. Bu yüzden seni tutmama izin ver," dedi, asa...