16.Bölüm

2.4K 108 156
                                    

Seelam! Yeni bölüm geldi.Bu bölüm ve bundan sonraki bölümler bir tavsiye doğrultusunda birazcık daha uzun olacak.^^

Ama lütfen hala kısa yazmamı istiyorsanız( bölümleri okurken sıkılmamak için) bu metnin yanına yorum yapın.Şimdiden teşekkürler.

Bu arada dm atanlara çok teşekkür ediyorum harika tavsiyeleri var, ve saygı çerçevesi içerisinde belirtmişler fikirlerini, bu beni çok mutlu etti.<3

O zamaaan, hepinize iyi okumalar diliyorum.



Karşı caddeye geçtiğimde adam arayı açmış ve hafif uzaklaşmıştı.Koşmaya başladım.Bunu neden yaptığımı bilmiyordum; sadece iç güdülerime uyarak hareket ediyordum.Polisi arayabilirdim ama polis gelene kadar adam çoktan kaçmış olurdu.

Adımlarımı daha da hızlandırarak arayı kapatmaya çalışırken gürültülü bir metal çarpışma sesi geldi.Hızla sesin geldiği yöne baktığımda ise malum bizim kapkaç, belediyenin demir çöp kutusuna çarpıp bayılmıştı.Yavaşlayarak adamın yerde yatan bedenine doğru gittim.Elinden kayıp ondan biraz uzağa doğru giden çantayı gördüğümde sanki değerli bir hazineymiş gibi hızla aldım.

Ambulansı arama gibi bir ihtiyacım yoktu.Nasıl olsa birazdan ayılırdı.Ama yine de polisi arayıp ihbar etme ihtiyacı duydum.Polisleri beklemeye de hiç uğraşamam deyip elimde çantayla çok arkamızda kalmış yaşlı bayanın yanına koştum.Yanına geldiğimde Noah ve Louis de olayın çoktan farkına varmış olacak ki kadının yanında duruyorlardı.Kadına çantasını verip tam pastaneye doğru geri yöneliyordum ki birinin kolumdan tutmasıyla geri döndüm.

Kolumu tutan el yaşlı kadınındı.Arkama dönüp kadına 'bir sorun mu var?' dercesine bakarken kadının yüzünü dikkatle inceliyordum.Hafif kırışıklıkları olsa da gayet güzel bir yüz hattı vardı.

Hafif hırıltılı bir sesle yavaşça teşekkür etti.Ardından ceketinin cebinden bir kart çıkarıp bana uzattı.Bir an tereddüt etsem de kartı aldım.Ben karta göz gezdirirken yaşlı kadın yeniden konuşmaya başladı.

?:Ben Elizabeth Corter.Lüks bir stilimci şirketin müdür yardımcılığını yapıyorum.Senin de teşekkür amaçlı şirketimi ziyaret etmeni isterim .

Kadının sözleriyle ağzım açık kalırken bunun hayatımın şansı olabileceğini düşünüyordum.Belki ziyaretten sonra bana bir moda stilimcisi olarak stajyer yapmama bile izin verebilirdi!Kesinlikle bu fırsatı kaçıramazdım.

Y/N:Şey, ben, çok mutlu olurum ziyaret etmekten.İsteğinizi zevkle kabul ediyorum.

Kedi olalı bir fare kaptın, ha?

Evet iç ses, evet.

Kadın yanımızdan geçip yürümeye devam ederken gururla arkasından bakıyordum.Burnum havada pastaneye doğru yürürken arkamdan gelen adım seslerinin Noah ve Louis olduğunu anlamak o kadar da zor değildi.

Pastanenin içine girdiğimizde oturacağımız yeri gördüm, siparişlerimiz çoktan hazırdı.Tam masaya oturup pastaya dalacaktım ki iki ünlü erkeğin yanında olduğumu hatırlayarak hızla kendime çeki düzen verdim.Nezaket kurallarına göre pastanın yarısına geldikten sonra bırakmam gerekiyordu.Bıraktım ama gözlerimi pastadan alamıyordum.

E yesene o zaman, mal mısın ne nezaketi?

Ya sen bilmezsin, boşver.

Bir daha sen bana fikrimi sorarsın ama, o zaman görürsün.

He he tamam.

İç sesi tamamen haksız bularak tabağımın yanındaki peçeteye uzanacakken yan çaprazımda oturan Noah elimi kavrayarak beni durdurdu.

N:Y/N? Tabağını bitirmeyecek misin?

Bitirmek istiyorum, çok canım çekiyor.Tabağımı bitirmeden kalkarsam hayatım boyunca pişmanlığını çekerim.Vicdanım sızlar.Bu pasta, bu pasta arkamdan ağlar!Kesinlikle yemeliyim, en sevdiğim aroma; çilekli hem de!Yemezsem gömün beni.

Y/N:Hayır, doydum ben.

İçimden geçenleri söylemekle yalan söylemek arasındaki savaşı maalesef yalan söylemek kazanmıştı.Midem pastayı bitir, dese de beynim ona karşı üstündü.

Noah elini çektiğinde tam yeniden peçeteye uzanacakken bu sefer Louis tuttu elimi.

Hay Allahım bana sabır ver.Bırakın da kız peçeteye uzansın taşlar!

Taşlar..?

E taş ya onlar, daha geçen dakikalarda kendin dedin ya.

Haa, doğru ya.Ama sen yine de deme.Sen deyince kötü duruyor.

Niyeymiş o?Diyeceklerime de mi karışıyorsun?Kimsin sen?Bağcılar çocuğuyuz oğlum biz.

Kendine gel iç ses.

Kusura bakma, gaza geldim bir an.


Neyse, Louis'e 'ne oldu?' der gibi bir bakış atınca tabağımı bitirmem gerektiğini söyleyerek önüne döndü.Ama hala sol elimi tutuyordu.

Y/N:Tamam, tamam yiyeceğim.Ama elimi bırakabilir misin?

Kısa bir süre bana baktıktan sonra "Hayır.Sen pastanı bitirmeden elimi kıpırdatmayacağım." diyerek önüne döndü.Ben dediklerini hala anlayamamış halde ona bön bön bakarken Noah ani bir hareketle elimi Louis'in elinden kurtardı.Louis'e ters bir şekilde bakarak konuştu.

N:Kız bırak dedi ya, nesini anlamıyorsun?

OOOOOO Savaş başlasın.Patlamış mısırın var mı?

Çay börek de ister misin iç ses?

Aman be, şurda az eğlenelim dedik.Hemen boz ortamı zaten.

Sabır, sabır, sabır.

Louis tekrar sol elimi tuttu.

L:Seni ilgilendiren bir şey mi var burada? Varsa da göremiyorum.

Dedi etrafına bakarak.Noah sinirlenmiş olacak ki sağ elimi tutarak beni yanına çekti.O sırada üçümüz de ayağa kalkmıştık.Ben tökezleyerek Noah'ın yanına çekildiğimde sol elimden bir baskı hissederek bu sefer de sol tarafa kaydım.

N:Bıraksana kızı Louis.

L:Neden? Buna sen mi karar veriyorsun?

Noah beni tekrar yanına çektiğinde bu sefer ayağım kaydı ve başım masanın sivri kenarına çarparak yere düştüm.



Hatırladığım son şey buydu...






AAAAAAAAA Harika bir yerde kestim çok mutluyum şuaan.Ama şimdiden özür dileyeceğim bir şey hakkında; yarın bölüm gelmiyor heheheh.Pazartesi sınavım var ve tüm haftasonu ona çalışacağım.Pazar günü bir boşluk bulursam yeni bölümü atacağım; lütfen kızmayın.

Dersim başlıyor şimdi, bu yüzden kesiyorum burda.Yorumlarınızı bekliyorum; hepsini okuyacağım söz.

İyi akşamlar; ve hayırlı, sağlıklı cumalar!



-Ayşegül

mom, dad; how did you meet? (LP fanfic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin