Soluklanmamız bittiğinde yavaşça merdivene oturdu.Yanına gelmem için eliyle yanını gösterdiğinde ben de gidip yanına oturdum.Bir süre sessizce bekledikten sonra Louis bana dönmeden konuştu.
L:Bana bir açıklama borçlusun, sanırım.
Gözlerimi ona çevirdim.Anlatıp anlatmamak arasında kaldım, çünkü üstünde zaten bilmediğim yükler varken bir de kendiminkini yüklememeliydim.O da bir insandı sonuçta, değil mi?
Peki söylemezsen, ne yapacaksın?Ülkene dönüp bir yetimhanenin seni kabul etmesi için kapılarında mı yatacaksın?
Haklısın..Şimdilik söylemeyelim, zamanı gelince düşünürüz.
Aynen.
İki saniye bekledikten sonra aklıma gelen bir şeyle hızlıca iç sese geri döndüm.
Bu arada, farkettin mi?İlk defa tartışmadan konuştuk.
Bu ne biliyor musun?
Ne?
Kıyamet alâmeti.
Tövbe tövbe.
Louis bu sırada benden hala cevap bekliyordu.Onun beklediği açıklamayı yapmayacak, küçük; pembe bir yalanla konuyu kapatacaktım.İşler uzasın istemiyordum.
Y/N:Şey, eeeeee; aslında birinin bana yaptığı bir şaka aklıma gelmişti de.Sinirden de kendimi kaybettim işte.
Offf, hiç yalan söylemeyi beceremiyorsun.
Gayet de güzel söylüyorum, izle şimdi.
L:Bana pek öyle gelmedi ama.
Y/N:Ama öyle.Ciddi bir şey yok.Merak etme yani.
Gördün mü iç ses?Cevap gelmediğine göre nasıl inandı ama?
...
N'oldu? Dilin mi tutuldu?
Aklı başında olan her insan (buna Louis de dahil) senin yalan söylediğini saniyesinde anlayabilir.Kafanı çevir de Louis'e bi' dön bak istersen.
Ha?Neden?
Kafamı tekrar çevirip Louis' baktığımda çatılmış kaşlarla sert bir şekilde bana bakıyordu.Yalan söylediğimi anlamış olacak ki, "Bana doğruyu söylemezsen topuklarına sıkarım." der gibi bakıyordu.Bu genç yaşta ölmeyi istemediğimden, çareyi doğruyu söylemekle buldum.
Y/N:Tamam, tamam.Doğruyu söyleyeceğim ama bana böyle bakmayı bırakır mısın?
L:Nasıl bakıyormuşum?Çekici mi?
Lâ Havle ve Lâ Kuvvet-
Y/N:Hayır, daha çok; kızgın..?
L:Ne? Kızgın değilim ki.Neyse, tamam, "öyle" bakmayı bırakıyorum.Anlat hadi.
Y/N:Bak şimdi, siz gittikten sonra hava almak için ben de odadan çıktım.
L:Ne? Hem de hemşire izni olmadan mı?
Y/N:Hehe, hava almak için izne ihtiyacım yok, değil mi?Herneyse, tam koridardan asansöre gidecektim ki annesini kaybetmiş küçük bir kız çocuğu çıktı karşıma.
L:Ona yardım ettin, değil mi?
"Ciddi misin?" bakışı attığımda eliyle ağzına fermuar çekmiş gibi yapıp beni dinlemeye devam etti.
Y/N:Resepsiyona gitmek için beraber alt kata indik.Garip olaylar sonrasında başladı işte.
L:Aksiyonlu bir filmin içindeymişiz gibi.
Y/N:E susmazsan anlatmayacağım ama!
L:Tamam, sakin ol şampuan.
Bir dakika.İç ses, Louis'in bedenini ele geçirmedin değil mi?
Ne saçmalıyorsun gene?Hep genlerden dolayı oluyo bu geri zekalılık.
Ha ha ha.Ölmekten güldüm resmen.
Y/N:Resepsiyondaki kadın küçük kıza sorular sorarken aniden bir çift belirdi kapıda.
L:Anne ve babası değil mi?
İşte bu andan sonra gözlerim yavaşça dolmaya başladı.Daha az önce yaşadığım şoku, az önce nasıl hızla atlattıysam, şimdi de aynı hızla tekrar yaşayacaktım.
Y/N:Küçük kız kadının boynuna atlayarak "Anne." dedi.Ve o kadın...
Bir kaç saniye bekledim.Louis meraklı gözlerle bana bakıyordu.Yavaşça gözlerimi Louis'inkilerden çektim, elimi yüzüme gömdüm ve acı gerçeği ağzımdan serbest bıraktım.
Y/N:Annem çıktı.
REK-LAM-LAR! Efsane Ocağa özel KırlentYol'Da efsane indirimler!Stoklar bitmeden, kap, al, gel!
Bölümü burada bitiriyorum.Söz yok.İyi akşamlar!
-Ayşegül
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mom, dad; how did you meet? (LP fanfic)
RomanceHayır, kesinlikle bir portalla dünyaca ünlü Louis Partridge'in yatak odasına düşmedim, hangi aptal buna inanır ki? (Louis in konuşmaları "L" ile gösterilirken, senin yaptığın konuşmalar Y/N ile gösterilecektir.İyi okumalar dilerim.)