Saat akşamüstüne gelirken turuncu sokak lambalarının ışığı, bir bir uyanan gece çiçekleri gibi titrek ışıklarıyla esner, ufak bir tebessüm ile şafak sökene kadar ki görevlerine sakince yol alan tramvayın kırmızı cilasını parlatmakla başlardı. Her sokak lambasını geçişimizde pencereler dolusu ışık içeriyi aydınlatır, bir sonraki lambaya kadar gitgide uzayan gölgeler, köşelerine çekilen yorgun yüzlere serilirdi. Kimse konuşmaz ya da gülümsemezdi. Herkes ufacık tramvayın içinde bir nokta seçer ve yol boyu oraya bakar, düşünür dururdu. Suratları ise hep asık olurdu.
Turuncu ışığın aydınlattığı yüzü bir telaş içerisindeydi. Kitabı kavrayan uzun parmakları gergin, kaşları ise hareketliydi. Gözleri cama sonra, bana kaydığında kitabı kapatıp gülümsedi. Gözleri titrek bir mum alevi gibi parlıyordu onun.
Meraklı bakışlarımı Prens'ten ayırmadan onun adımlarına ayak uydurmaya devam ettim. Sersemleşmiş gibi bir hali vardı bu gün. Tramvay tekrar hareketlenirken eski, paslı aracın ritmik sesleri uzaklaşarak kayboldu.
"Bir sorun mu var?"
"Hayır. Neden sordunuz?" Dedi gülümseyerek. gözleri hala nemliydi.
"Bilmem. Düşünceli gibisiniz."
"Bir şiir okudum." Dedi, gözlerini gökyüzündeki küçük, solgun yıldızlara yöneltti."Çok güzeldi." Gülümseyerek bana döndü. Gözbebekleri titrer gibiydi. Yüzü ise aydınlıktı. Şiirleri pek severdi.Sana onu ağlarken hiç görmediğimi söylemiştim. Sadece onu son gördüğüm o günde görmüştüm ağladığını. Ama bu ağlamak sayılmaz değil mi?
O güzel bir şiiri okuduğunda bile gözyaşı dökebilecek kadar temiz bir insandı. Çocuk gibiydi, saftı da. Bazen tramvaydaki insanlar ondan yerini istediğinde çekinmeden yerini onlara verip gülümsüyordu. Bunu herkes yapar deme lütfen. Bahsettiğim insanlar özel gereksinimli ya da yaşlı insanlar değil, bizim gibi insanlar. Ama o bunu önemsemiyordu. Çoğu zaman ayakta yolculuk yapıyordu zaten. Yerden tramvayın tavanına kadar uzayan uzun, sarı renkli demir tutacaklardan birini tek eliyle kavrıyor, dışarısını seyrediyor, bazen ise bana dönüp, kısık sesle "bu demirler de pek soğuk oluyor, elim uyuştu." Diyordu.Üzgünüm, o günleri hatırlayınca dalgınlaşıyorum. Ama bir bilsen nasıl severdi yazmayı ve okumayı. Benim pek kitap okumuşluğum yoktu- belki kendime bile vakit bulamadığımdandı-
Ama yine de okuduğu her kitaptan sonra uzun uzun düşüncelerini ve yazardan övgüyle bahsedişini dinlemekten zevk alırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prens Ölürse
General FictionOna kızmıyorum, asla. Prens iyi bir yalancıydı. Başlangıç ↬19 Ocak 2021 Bitiş ↬8 Mart 2021 -𝓞𝓻𝓮𝓷𝓭𝓪